The Walking Dead'i mantalite olarak diğer ekran fenomenlerinden ayıran çok net bir olgu var. Bu dizi golünü sezon finallerinde değil, sezon açılışlarında atıyor. Final bir son değil onlar için, bir başlangıç; bir sonraki sezon için hazırlanma sadece. Geçtiğimiz sezon da Terminus'ta benzer bir hızda başlamıştık nitekim. 5. sezon geneli itibariyle 1. sezondan bu yana en iyisi olarak göze çarptıysa da 5x1'deki tempoyu hiçbir zaman da görememiştik açıkçası.
5. sezonun ilk bölümündeki havai fişekler söndü belki ama ara ara harlandığı da kesin. Tyreese'in öldüğü bölüm, işaret fişeğiyle ölen zombi (iki anlamda da harlanma) ve Alexandria sonrası Rick'in dönüşümü. 6. sezonun ateşinin ise en azından 2. bölümde de devam edeceği kesinleşti.
Açılış sahnesi bize iki şeyi net biçimde anlatıyor aslında: Bir kere TWD'nin bütçesi tavan yapmış. Görüp görebileceğimiz en büyük aylak sürüsüyle karşı karşıyayız, mekanlar ve dolayısıyla kamera açıları da genişlemiş, prodüksiyon büyümüş. İşin teknik kısmını bir keanara bırakırsak sezonun geri kalanı için de bir ipucu veriyor bu sahne bize. Aylaklar geri dönüyor. TWD'nin en büyük derdi insan doğasını sorgulamak belki ama bunu yaparken araç olarak aylakları kullandığında ulaşıyor tavanına.
Bölümün kurgusuna bayılmadığımı söylemem lazım. Bir bölümde 4 günlük olayları flashback yapısıyla anlatmak herkesin altından kalabileceği bir iş değil, nitekim dizinin aksadığı, ritminin yerinde olmadığı anlar da oluyor. Yalnız buradan da başka bir çıkarım yapmak mümkün: Özellikle yabancı dizilerin sezon başlangıcında seyirci kaybete korkusuyla daha düz bölümler yaptığı malum, ancak TWD 6. sezonunda hiç olmadığı kadar güçlü, hiç olmadığı kadar kendinden emin; dolayısıyla böyle cesur riskler almaktan çekinmiyorlar. Kurgudan kaynaklanan problemleri bir kenara bırakırsak 1 saat içine aksiyonu üst düzeyde tutarken hem karakterleri hatırlattılar hem de tüm karakter çatışmalarını yeniden kurdular. Yalnız şöyle bir gerçek var, karakter sayısı iyice fazlalaştı. Eugene, Rosita, Tara, Michonne gibi çatışmaları zayıf kurulan isimler topun ağzında olabilir.
Genel olarak diyaloğun da 2-3 tık daha iyiye gittiğini belirtelim. TWD'nin karakter yaratma, çatışma kurma, aksiyon katma, atmosfer yaratma gibi sorunları hiçbir zaman olmadı zaten. Ancak diyaloglar sorunluydu her zaman. Bunun nedeni bölümün temposu da olabilir, aksiyonun arasındaki boşluklara sığınan iyi oyunculuklar gördük çünkü. Özellikle Heath'le Eugene'in Alexandria'nın kapısında yaptıkları muhabbet TWD'nin nadir iç ısıtan anlarından biriydi.
Bütün bunları yükselten element kesinlikle ilk bölümün temposuydu. TWD'nin ağır ve karakter eksenli bölümlerinden de zevk alıyorum ancak tempo kumarının fazlasıyla tuttuğunu söylemek mümkün. TWD deneyimimiz bize bu temponun korunmayacağını söylüyor ama en azından iki bölümlüğüne dizginler Larry Brown'dan alınıp Don Nelson'a teslim edilmiş gibiydi. Referansı anlayan üç kişiyle ömür boyu dostuz.