* ''Konuşmak konusundaki ısrarın bitti demek ki. Halbuki ne kadar hevesliydin.''
Ahahaahahaha peşinden koşup anlatmaya çalışmasından zevk alıyormuş adam. Hani ''Beni ne kadar seviyorsun, hani ne kadar. Ölsem üzülür müsün? Ne kadar üzülürsün?'' tadında bir kezo tribi atıyor resmen.
Fakat efso diyalog geliyor:
d: Bu bana çok fazla geldi, o yüzden kaçtım
ö: Benim aşkım mı sana fazla gelen?
d: Hayır benim aşkım...Ben sana fazla aşık oldum. size.
Huaydaaaa Defne'de cool tavırlar bi bi şeyler. Gerisi size kalmışlar falan filan. Git dersen giderim, kal dersen kalırımlar. E adama da bir yol bırakmıyorsun ki. Beraber olunca ''bana fazla geliyor'', olmayıp da başka birileri ortaya çıkınca da tripler suratlar. Ne yapak ölek mi? Zaten ofiste de o mantıklı soruyu getirdi bu tavırlar:
ö: Defne, yani madem iyi gelmiyorum sana, niye gitmiyorsun?
d: Gidemiyorum...Peki siz niye git demiyorsunuz?
ö: Diyemiyorum...
Ateş ateş dıkşın dıkşın, ağzımdaki lokma düştü şu sahneden sonra. Ne seninle ne sensiz, kaslar eridi gitti sebepsiz.
* Ruhu hasta olan Defne iyice atar gider olmuş. İnsan biraz ilgi gösterir be Ömüşcüm. Benim bile tv karşısında anneannesiyle otururken içim cız etti. `Elçin Sangu`gerçekten de hastaymış zaten. Tamam sinirlisin de, kız sana nasıl bakmıştı. Al bir duşa sok bir alnını öp ordan ateş ölç. Benim fikrim. Duş opsiyonel. Ama öksürdükçe, hapşurdukça bir içi gider adamın, anca surat trip biberli çikületa. Ayrıca biberli çikületa ney lan?