İki-üç yıl önce birisi çıkıp “Artık Elena’sız bir The Vampire Diaries izleyeceksin ve tuhaf hissedeceksin,” dese büyük ihtimalle suratına gülerdim. Elena ile pek olmasa bile özellikle Katherine ile benim gözümde devleşen Nina Dobrev’i izlemeyi özlemek zaten başka bir şey… Bölüm boyunca bir eksilik duygusu hep üstümdeydi. Ama bugün itibarıyla resmi olarak bu yolculuğa başladık. Dizinin eskisi kadar güçlü olmayan reytingleri ne kadarına izin verecek belli olmaz ama şimdiden senarist bazında sekizinci sezon planlarının yapıldığı da gerçek…
Bu konuyu sistemimizden girişte attığımıza göre artık bölüm yorumuna gelebiliriz:
Dizinin açılışını ‘üç yıl’ sonrasında yapmaları benim için sürpriz bir hamle oldu ve acelesi olan Stefan’ın bir tabutun içinde hançerlenmiş misali yatan Damon’ı uyandırmasını izledik. Bünye The Originals’tan dolayı yeterince alışık olsa da yine de Damon’da görmek biraz tuhaf oldu. Günümüzde ise birkaç hafta sonrasında, Bonnie’nin Damon’a, Damon’ın da Alaric’e (tam bir rüya üçlü) bakıcılık yaptığı ve Matt’in eğitimini tamamlamasına bir haftanın kaldığı bir gelecekteyiz. Hatta Bonnie ve Caroline söz verdikleri gibi Elena için günlük bile tutuyorlar.
Bu sezonun ana konusunun Lily ve ‘ailesi’ olacağı da sır değildi. Henüz bir tanesiyle tanışmadık ama beş tane cadı-vampir karşımıza kısa bir tanışıklıkla dikiliverdiler. İkisi lezbiyen bir çift olan, siyahi olanın tuhaf olduğu, bir tanesinin bölüm bitmeden mefta olduğu, diğerinin ne işe yaradığını şimdilik bilmediğim beş kişilik bir grup. Ama ‘sorun’ veya dizi için ‘eğlence’ olacaklarını Valerie’ye çarpıp kaçanları ortadan kaldırarak belli ettiler bile.