Neyse, bölüme gelecek olursak. Bir savaşın ortasına düşüyoruz. Ben Doctor’u gördüğümüz ana kadar hep Matt Smith’li zamanları andırdığını düşünüyorum bölümün. Atmosfer tam da ona göreydi. Bu arada Doctor’u görmekten kastım gitarıyla sahneye çıktığı bölüme kadar olan yerlerdi. Yoksa savaşın ortasında ufaklığa yardım ettiğini biliyorum. Biri ufaklık mı dedi?
Cidden şaşırtıcı, ürkütücü ve heyecan dolu değil miydi? Kesinlikle öyleydi! Doctor çocuğa adını sorduğunda aldığımız yanıt, bölümün geri kalanıyla ilgili az da olsa bize bilgi vermiş oldu! Doctor’un en büyük düşmanlarından birisi olan Davros ufacık, ürkek haliyle karşımızda duruyordu. Etrafı “el mayınları” denilen yaratıklarla sarılıydı. Daha önce görmediğimiz yaratıklar ya da adına her ne derseniz. Sizi kaptığı gibi yerin altına çeken eller ve avuçlarında kıpır kıpır hareket eden gözler.
Doctor, Davros ismini duyduğunda şok oluyor. Yüzündeki o ifadeden nasıl da çaresiz olduğunu görüyoruz. Yardım etmek istediği çocuk, ruhsuz, öldürmeye meyilli Daleklerin yaratıcısı Davros! Bunu hiç beklemiyordum…