Şuursuzluklar silsilesi! Bölüm tam anlamıyla böyleydi. Yani 50 bölümdür başına gelmeyen kalmamış karakterlerimiz sonunda beyinlerini çıldırdı, haliyle. Herkes mi çıldırır? Herkes çıldırdı. Buyurun ufak bir liste:
1. Poyraz. Zaten biliyorduk da, Zülfikar’la Meltem’in arasını bozmaya çalışmak?!? Çiğdem mi hamile?!? Meltem mi beş kişi?!? Atıyorsun bari destekli at be Poyraz!
2. Zülfikar. Anladım canımın içi, aşıksın, ölüyorsun hatta aşkından ama mumlar, yemek, şarap, kadeh?!? Bizim Zülfikar! Küresel, küresel diye bir nesli uyandıran Zülfikar?!? Ağabeyimsin ama kusura bakma, bu konuda Meltem’in yanındayım. Bir romantiklik yapılacaksa onu da en iyi sen yaparsın anladık ama ille de ocakbaşı!
3. Begüm ve Sado diyeceğim ama korkuyorum. İkisi de çatlak, sıkmasalar bari topuklarıma! Sado’ya azıcık kızgın olabilirim ama bu “Tüm dünya karşı gelse ben arkanızdayım sizin,” demeyeceğim anlamına gelmiyor. Bu saatten sonra senin hakkından ancak Begüm gelir Sadrettin. Begüm’ün Ayşegül’ün bebeğini kaybettiğini öğrendiği zamanki bakışına güveniyorum ve arttırıyorum, bu saatten sonra seni durdursa durdursa Begüm durdurur Sadrettin! Durdurur değil mi Sadrettin? Sadrettin?!?
4. Songül. Üzüldüm. Yani Songül’ün yaptıklarının bedelini ödemesini en çok isteyen ben olabilirim ama oyuncak ördeği kokladığı o anlarda gözlerimin dolmasına engel olamadım. Ağlayacak kadar delirmedim, hayır. Lakin yapacak bir şey yok. ‘Dünya bir toz bulutuydu’nun birkaç tık sonrasına gelip düşünürsek, Songül benzinleri döküp döküp elindeki çakmağı ona buna tehdit niteliğinde savurmasaydı, bugün Sadrettin-Poyraz savaşı çok uzaklarda bir ihtimal olarak kalabilirdi.
Baba! Kararlarını sorgulamak haddimize değil, sen yapıyorsan vardır bir bildiğin diye diye geldik taa 51. bölüme. Yine sorgulamıyorum sadece gel biraz dertleşelim, benim soracaklarım, diyeceklerim var sana. Oldu mu bu Baba? Yani sen tamam dedin yaptın, oldu mu böyle? Bence hiç olmadı Baba. Bizce hiç olmadı. Poyraz ve Sadrettin’in bu koltuk meselesi yüzünden karşı karşıya kalacağını biliyordum ama bunun Baba’nın savrukluğu ile olması hiç içime sinmedi. Sadrettin hep böyleydi, Sadrettin demeden ünlemler koyduk dillerimize biz hep. Umman’ların haşarı dalgası o, değişmedi ki, değişemez ki. Evrilmiş, çiçeğe çevrilmiş olabilir, bu haylazlıklarını rafa kaldırdığı anlamına gelmiyor ki. Hep dedim, onun tek istediği sevgi Baba. Belki biraz fazla sevgi, belki biraz ayrıcalıklı bir sevgi ve fakat her evlat kadar. Niye veremiyorsun Baba? Poyraz’ı bile affetmiş, oğlum diye bağrına basmışken Sadrettin’e niye veremiyorsun bunu? Hataları mı dedin? Poyraz daha mı temiz Sadrettin’den? Sadrettin plansız dağıtıyor diye mi bu öfken? Birinin eli kesilse senin içini hoyrat makaslarla deşerler Baba, bilirim ama bu mu, böyle mi olmalı? İki oğlun karşı karşıya, kılıç kalkan savaşırken ve olan ortadaki günahsızlara olacakken yine, bu mu Baba?