3) Olivia: Hayatta en sevdiği kişi olan kardeşini kaybeden Liv, Tyler’ın kaçma fikrini reddedip Kai’yi öldürmeye karar verdi. Onun mantığına göre, yapmazsa Kai meclisin bütün üyelerini zaten öldürecekti. Doğruya doğru, yeni çıkan duygusallık konusunu saymazsak Kai’nin amacı başından beri buydu. Bu amaçla Kai’nin nerede olduğunu büyüyle buldu ve oraya gitmek için harekete geçti. Tyler durdurmaya kalkınca da büyüyle bayılttı.
Sonuç? Kai Luke’un güçleriyle birlikte meclisin en güçlü cadısı konumunda olduğundan yenemedi tabii. Bu geliş Jeremy’nin diğer tarafta Bonnie’ye ulaşma planını da biraz sabote etti ama en azından ipucu bıraktılar. Dahası Jeremy, intihar etmeye karar veren Bonnie’nin hayatını da kurtardı. Bölüm sonunda Bonnie’nin ipucunu anlamasıyla bu konudaki kapıyı da açmış oldular.
Diğer taraftan Liv ve Kai kapışmalarında yaralandılar. Duygusallığından dolayı Liv’i öldüremeyen Kai’yi kanıyla Damon kurtardı; Liv’i ise uyanıp da olay yerine gelen Tyler’ın da araya girmesiyle Elena kurtarmış. Bunun üstüne Tyler ve Liv güzel bir kavga ettiler ve ayrılmış oldular. Ben bu işte Liv’e daha çok hak vermiş bulundum efendim. O benim ‘seni savunmuyorum ama anlıyorum’ kadınlarımdan. Belki 22 haftadır bile tanımadığı Tyler’ı değil, 22 yılın üstüne yaşadığı kaybı seçti…
Böyle deyince de aklıma annesini Klaus öldürdüğünde Tyler için “Tamam haklısın ama adamın damarına bastığın için sen kaşındın!” diye yazmam geldi. Ya sorun Tyler’da, ya bende ya da ikimizde birden. Bilmiyorum o kadarını. Ben geleyim diğer başlığa: