Bölüm başlarken koltukta uzanır durumdayken bölüm bittiğinde açık bıraktığım saçlarım toplu, ellerim alev alev, içimde tatlı bir heyecan, ayağa kalkmış “Aşk kazandı aşk!” diye bağırıyordum.
Çınar'ın Ayşegül'e bir şey yapamayacağı apaçık belliydi zaten. Ayşegül ne yapar eder sıyrılır işin içinden ya da Çınar ayılır duruma son verir diye iki ihtimal vardı zihnimde. Nitekim ilki oldu. Çınar'ın daha fazla ilerlemesine dayanamayan Ayşegül vazoyu Çınar'ın kafasında kırdı. Çınarcım bunu hak ettin. Zaten sen de yaptığının yanlış olduğunun farkına vardın. Ama bunu haklılık paylarınla da örtmeye çalıştın “Önce beni terk ettin, sonra şans vermek istiyorum deyip geri döndün ve bana o kadar iyi davrandın ki evliliğimizin normale döndüğünü düşündüm,” deyip Ayşegül'e durumu anlattın. Bana bak Çınar, her ne olursa olsun normal bir evliliğin temelini ancak kadın atarsa o evlilik olur. Sen hala temeli kazıp kazıp duruyorsun haberin yok. Rica ediyorum kurtar kendini Ayşegül'den. Nevra Hanım gürültü patırtıyı duymuş olacak ki -ya da bence kapı dinliyordu- ‘’Neler oluyor burada? Ah bu odanın hali ne?’’ diye yatak odalarına yeniden müdahale etmenin fırsatını asla kaçırmadı.
Ayşegül’ün yerinde olsam o an o evden basar giderdim. Ama o ben değil dünyanın en düşünceli Ayşegül'ü. Nevra Hanım’ın bu evden çıkıp gidersen Despina Hanım’ı birlikte ziyaret ederiz söylemleriyle geri adım atıp ancak yan evdeki Poyraz’ının yanına gidebildi. Olsun o da yetti ona. Ellerini öptü, boynuna sarıldı, o özlediği huzuru kokladı. Poyraz konuştu, o konuştukça Ayşegül yine aşık oldu. Susma sakın dedi. Çünkü sen konuştukça ben aşık oluyorum. Yine kavuşamamalarına isyan ettiler, bu da yetmedi gündelik hayatın arasına sıkıştırılmış savaş diye nitelendirdikleri tabakta son kalan 3-5 pirincin acısını bile çıkardılar :) Başlarına gelen her kötülük onları birbirlerine daha çok yaklaştırdı daha çok aşık oldular. Bu çift daha ne kadar aşık olabilir sayın Karayelci?
Ertesi gün Ayşegül’ü görmeye Despina geldi. O evde şantaj yüzünden kalmak zorunda olduğu gerçeğini bildiğini Ayşegül'e itiraf etti. Polise gidip teslim olacağını onun da bu evden gitmemesi için sebep kalmayacağını söyledi. Ayşegül onu ikna etmeye çalıştı ama Despina Hanım’cım karakolun yolunu tuttu. Her şeyden bihaber olan Çınar da Ayşegül'le konuşmak için yanına geldi ve sonunda Ayşegül o evde neden kalmak zorunda olduğunu Çınar'a anlattı. O an ohh be dedim. Zaten çok kızıyordum Ayşegül'e. Anlat gitsin. Çınar Ayşegül'ün kendi isteğiyle evde olmadığını öğrendiğine mi yıkılsın, pis anasının zulmüne mi? Annesine bağıra çağıra dosyaları sildi kopyasını da alıp Ayşegül'e teslim etti. Sonra da ‘’Gidebilirsin Ayşegül, ama ben kalbinin bir gün beni seveceğine inanıyorum,’’ diye ekledi. Çınar'a hem çok kızıyorum hem üzülüyorum. Adam bir gülüşe, bir bakışa, küçücük bir iligiye kanacak kadar aşık. Tamam çok aşık ama Ayşegül'le annesi arasında da sıkışıp kalmış bir adam. Başka dünyası yokmuş gibi davranıyor. Nerede o ilk bölümde dimdik Ayşegül'ün karşısında duran adam nerede şimdiki ezik görünümlü adam. Git biraz işle ilgilen, kafanı dağıt ne bileyim tatile çık, kendini dinle. Ne yapıyorsun, nerede hata yapıyorsun, yanlışı doğruyu bir ayırt et. Of anne diye inlemekten, Ayşegül'ün peşinde koşmaktan başka yaptığın hiçbir şey yok. Bir harekete geç artık, bir şey yap. Gerçi umarım bu söylediklerimi yutmam. Bölüm sonundaki o bakış “size neler edeceğim”bakışı gibiydi, hayırlara vesile olsun.