Melek'in evindeki akşam yemeği oldukça zorlu geçti. Daha taşınır taşınmaz olaylar olaylar! Nilay kendi başına çok sevimli bir karakter, Mahir'e olan aşkıyla da öyle ama Hülya'ya gıcık olunca ben de ona gıcık oluyorum. Sen ne diye Hülya'yı Mahir'den kıskanıyorsun Nilay’cığım? Onların arasındaki bağı sen anlayamazsın... Abisi gelince ise Mahir'in adamı öldüresiye dövmesi içimin yağlarını resmen eritti! Öyle vurdu ki Mahir, tüm yaşadıklarının hıncını iki dakikada ondan çıkardı resmen! İyi de yaptı, ellerine sağlık... Hülya ise zavallım bütün akşam içli içli baktı Mahir'e, küstüler birbirlerine ama o kadar güçlü ki bağları asla kopamazlar onlar. Son anda yine kendilerine özgü selamlaşmalarını da yaptılar. Melek'e gelince Melek ne güzel kıvama geldi değil mi? Kaya'nın Bahar'ı kaçırması falan bunlar kötü şeyler ama nasıl da işe yaradı! Boşuna dememişler her şerde bir hayır vardır diye... Hem Hüseyin'i terslemedi, hem de kardeşine sonunda doğru düzgün ablalık yaptı. Bu arada Bahar'ın Hülya'ya "anne" demesi çok çok güzel bir detaydı...

Kaya... Ah canım, ah şersiz, ah saf Kaya'm! Sokaklarda zatürre olmuş hala ben katilim diyor... Bir insan nasıl bu kadar iyi niyetli olabilir? Hülya onu bulmasaydı ölecekti zavallı... Hastanede yatarken bile hala "Bahar, kızım," diyordu... Umarım Kaya için bu bi son değil de başlangıç olur.

Gelelim dizimizin çakma lady'leri Nurgül ve Filiz kardeşlere... Filiz tek başına bir insanın başına bela olabilecek, ona türlü şeytanlıklar yapabilecek zekaya sahip değil ama ablası Nurgül o kadar çakal bir hanım ki; deyim yerindeyse gözleri resmen felfecir okuyor! Filiz, restoranda Kerim'in Hülya'ya olan davranışlarını izlerken ablası olmasa oracıkta düşer bayılırdı herhalde... Kendileri azıcık saf! Anlıyoruz Filiz’ciğim sen hala Keğim'i seviyorsun, ikisini de istiyoğsun ama hayatta her şey senin istediğin gibi olmuyor malesef. Sen azıcık karakterli olsaydın çocuğunu ne pahasına olursa olsun başkasına satmazdın. Şimdi onu takip edip gidip sevmene, koklarken ağlamana falan ben hiç üzülemiyorum. Nice dizinin dinamiğini oluşturan "doğuran mı annedir, büyüten mi?" sorusunda sen malesef anne sıfatında yer alamıyorsun. Bana göre Mehmet'in annesi Hülya'dır, sen değil. Kerim'in de sahadan çıkıp ona öylece bakmasına çok kızdım. Atılacaktın Kerim’ciğim, çekecektin çocuğu elinden; çek git buradan diye kovacaktın! Hayırdır? N'oluyoruz böyle? Peki ya Ceylan? Ceylancığım sen o çocuğu önüne gelene verirsen kimler kimler kaçırır çocuğu... Böyle saçmalık olur mu? Ben Hülya'nın yerinde olsam orayı anında yakıp yıkardım!

Fragmandan gördüğüm kadarıyla Hülya'ya gerek kalmadan boşuna gerilim yapıp acımış da bakmış gibi gösterdikleri Kerim hepimizin adına tercüman olup onları kollarından tutup oradan kovacak ama alarm veren bir durum olaraktan da Hüseyin maalesef bunları görmüş ve duymuş olacak... Kerim de daha fazla yalan söyleyecek biri değil, abisine anlatacak. Bakalım Hüseyin bildiklerini ailesine anlatacak mı?

Emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler!

Haftaya görüşmek üzere...