Nevra’cığıma gelecek olursak (nam-ı diğer şeytanın büyükannesi) sular durulmuyor. O kadını izlerken gerçekten korkuyorum. Gerçek hayatta öyle birinin eline düşsem ne yapardım inanın bilmiyorum. Şuna inanıyoruz; iyiler her zaman kazanır. Fakat işin ucunda Nevra varsa iyilik falan hak getire. Ya Nevra’nın yanında olursunuz, ya da bu diyardan çooook uzaklara gidersiniz. Poyraz’la Eda’nın ifşa olmasıyla Eda tam evden çıkacakken Nevra bir kedi gibi onu ensesinden tutup yakaladı. O buz gibi yere yalın ayak bastırması, eli kolu bağlı tutup sorular sorması Nevra’lık bir hareket olsa da bu hareketlerden daha çoğuna ihtiyacımız var gibi düşündüm hep. Yahu kadın oğlunu gözü kırpmadan öldürmüş, Eda’nın ağzından laf almak için yapacağı hareket bu mu yani? Elbette olmadı. Kerem’i araştırıp geçmişteki yaşantısını öğrenmiş hem de öldü sandıkları kızlarına kadar. Hepsini birer birer Eda’ya anlattı. Eda önce yalan söylüyor sandı ama doğumundan sorumlu olan hemşire gelip günü, saati, tarihine kadar olanı biteni anlatınca kızının gerçekten yaşadığına inandı. Nevra önce Mümtaz’ın oyununu öğrendi, sonra da Eda’ya Poyraz’ı baştan çıkartacaksın diyerek Nevra’lık statüsünde level atladı. İşte tam da istediğim. Ama görün bakın bu iş bu kadarla kalmayacak. Taa ki Eda ölene kadar Nevra asla onu bırakmayacak. Poyraz’ı baştan çıkartacaksın da ne demek kadın? Şimdi aklıma şöyle bir şey geliyor. Bölüm boyu Poyraz Ayşegül’e “öpüşelim, sevişelim” dedi durdu. Bunun üzerine Eda gelir de bizimki dayanamazsa diye içimde bir şüphe yok değil. Diğer yandan; Ayşegül yanımda biblo gibi dursun ben onu seyredeyim, varlığı yeter diye düşünen bir Poyraz da var. İşte burada benim hatlar kopuyor. Poyraz’a güveniyorum, aşkına inanıyorum, sevgisi zaten tartışılmaz ama bu durum beni aşıyor. İzleyip görelim diyorum. Şunu da eklemek istiyorum; Ethem Bey lütfen içimdeki aşkın diğer adı olan Poyraz’ı öldürme.
Ve bölümün en şok olayı, Orhan Solmaz! Meğer adam dibimizdeymiş. Aslında Zülfo’nun bu isim çok tanıdık geliyor demesinden yakınlarında birinin olduklarını tahmin etmeliydim. Ama en yakınınkinin olacağını inanın bilemezdim. Taşkafa’nın “Anamızın karnından Taşkafa olarak doğmadık herhalde,’’ demesi kalp kalp ben☺ Ama biz seni hep öyle bildik Taşkafa’mız! Şimdi aklımdaki sorulara gelelim;
1-Eğer Taşkafa Orhan Solmaz ise o renkli gözlü, gözü dönmüşçesine adam öldüren kadın neden Taşkafa’nın peşinde? Önceki sevgilisi falan mı acaba?
2-Nevra’nın mektubunun sonundaki koskoca yazılmış O.S. Orhan Solmaz’ı simgelemiyor mu? Demek ki değilmiş. Büyük yanıldım, kabul ediyorum. Ama bu O.S. her kimse, onu da şok olarak öğreneceğiz eminim.
Biraz da Poyraz ve Ayşegül’ün eski hayatlarına kaldıkları yerden devam eden ilişki durumlarından bahsedeyim. Yeniden aynı evde yaşamaya başlamaları, Poyraz’ın “İnat ettim Ayşegül, ben mutlu olacağım’’ söylemleri, Ayşegül’ün eskiden olduğu gibi Poyraz’a gözleriyle konuşmaya başlaması, Poyraz’ın işe girme çabaları çok çok çok güzeldi. İkisinin öyle yan yana, birbirleri için yaptıkları tatlı mücadeleleri görünce, işte diyorum karanlık gece aydınlanıyor, güneş daha çok ısıtıyor, mis gibi yağmur sonrası toprak kokusu geliyor. Poyraz’ın gerçekten mutlu olmak için yaptığı şeyler takdire şayan☺ Taksiciliğe geri dönemeyince Prens Sinan’ın bulduğu iş için bir hayli heveslenen Poyrazcım Karayel; velisi Ayşegül tarafından yakalanınca boynu bükük evine dönmek zorunda kaldı☺ Adam sanıyor rock star olacak! “Metallica tişörtüm nerde benim yaaa?’’ dedikten sonra Tanrı istemezse yaprak düşmezmiiiiş’e geçiş onun için bayağı zorlu olmuştur diye düşünüyorum☺☺ İşin ucunda Ayşegül ve Sinan’ın olduğu eve para götürmek vardı ama olamadı. Sen her türlü paranı kazanırsın be Poyrazcım Karayel. Hiçbir şey olmazsa Ayşegül’ü seversin, o sana yine bakar. Sen yeter ki onu kaybetme.
Bu arada size dizi içinden seçtiğim iki cümleyi yazmak istiyorum.
-Gecenin en karanlık anı güneşin doğmasına en yakın andır.
-Her insan umutla doğar fakat hayat insanları umutsuzluğa sürükler.
Dilerim umudumuzun hiç kırılmadığı çok mutlu bir hayat yaşarız. Haftaya görüşmek üzere hoşça kalın☺