Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
‘O adam’ olmak ya da olmamak
Sezon: 2 Bölüm: 44

Fakat ne yazmış, Metin Altıok: “Beni hoyrat bir makasla, ah eski bir fotoğraftan oydular.

‘O adam’ olmak ya da olmamak. Aslında #İçim(n)dekiÖfke ne denli büyükse, o kadar yanaşıyorsun ‘o adam’ olmaya. İçindeki acı ne denli büyükse, o kadar yanaştırıyor seni öfkeye. Domino taşı gibi değil mi biraz? Bir başladı mı devrilmeye ardı arkası kesilmiyor, soluk almaya fırsat vermeden birbirlerinin üstlerine yıkılıyorlar. Öfke, acı, sevgi ve bağlılık. Sanki görünmez bir yumağa iliştirilmişler, ipi çektikçe peşi sıra sürükleniyorlar avuçiçlerinde. Ördükçe fark ediyorsun ki, tüm bu kuvvetli duyguların içinde duygusuzlaşmış, hissizleşmişsin. Ne büyük çelişki! Sen kendini kaybederken olmak ya da olmamak denizinde, dış mihraklar da boş durmuyor pek tabii. Alıyorlar hoyrat bir makas siyaha bulanmış ellerine, seni tüm iyi duygularından deşiyorlar. Kanıyor musun? Daha çok kana! Canın mı yanıyor? Daha çok yanacak! Bütün bunların birleştiği noktada, sen gezinirken bir tarafı en beyaz bir tarafı en kara bulutların içinde, unutma! İsterlerse en hoyrat makaslarla, içinin en derininden alsınlar tüm rengini, ‘o adam’ olmak ya da olmamak yine senin parmaklarının ucunda. Aynı anda hem müthiş klişe hem de müthiş doğru olan cümleler vardır: “Her seçiş bir vazgeçiştir,” gibi. Poyraz, daha arabayı ters yöne çevirdiği o anda, ‘o adam’ olmayı seçti, ‘o adam’ olmamaktan geçti. Ayşegül’ün dalı olmayı fıydırdı bir öte yana, koca ve kirli adımlarla geçti intikam alevlerinin olduğu beri yana. Kötü mü oldu şimdi Poyraz? Bizim Poyraz! Hem çok seven hem güzel seven, bizim Poyraz! Asla ve kat’a kabul etmiyorum. Poyraz bugüne kadar ne yaptıysa veya yapamadıysa doğru olduğuna inandığı içindi. Siz bugün ya da daha sonra, yaptıkları ve yapacakları adına ona kızabilirsiniz ancak ben kızmamayı tercih ediyorum. Bazı kötüler ve kötülükler, bazı kötüleri ve kötülükleri sonuna kadar hak ederler. Bir büyük ‘kin’ ise bu, böyle adlandırırsanız, varsın öyle olsun. Üçüncü Poyraz döneminde neler olacak, ne o biliyor, ne biz. O, kendinin yapabileceklerini kestiremiyor, biz onun yapabileceklerini. İntikam, içinde doğru ve yanlışı birlikte barındıran yegane kelime. O yola girdiysen, dönüşün yok, bilmelisin. O yol bir yanıyla doğru diye çeker sola, yanlış diye çeker sağa, öğrenmelisin. İkisine de bulanmak zorunda kaldığın durumlar olacak, baş edebilmelisin. Eğer bir kere seçtiysen ‘o adam’laştığın yolu, bir daha  asla, ‘o adam’laşmadığın yolu, göremezin.

Yapmadık deyin! Hadi, n’olur ‘Sado, Sado’cuğum’ diye bağrınıza bastığınız adamı harcamadık deyin! Aşk bir adamı nasıl güzelleştirir diye evre evre geliştirip, gösterdiğiniz o ‘koca yürekli’yi öldürmedik deyin. Mermiyi namluya taşıyan ama mermi yerine ondan daha ağır bir öpüş bırakan, o acısında bal gizli adam ölmedi deyin! Demiyorsunuz. Üzüyorsunuz. “Okçu'nun önünde saygıyla eğil. Bir selam yolla gittiğin yerden” diyor Sezen. Baba’ya “Ben bu koltuğu hak etmiyorum,” dediği sahnede bu şarkı çalmaya başladı kafamda. Önce bu dizeleri. Aklım ucu köşesinden geçirmedi ölme ihtimalini ama kalbim hissetmiş velev ki. ‘Sadrettin, sen ne kadar evrildin, evrildin de çiçeğe çevrildin!’ demiştim ben bölüm başında halbuki. Çiçek ol derlerdi küçükken, akıllı olur, uslanırdık. Uslanmak; durmak, gitmek, susmak değildi ki. Daha çok konuşmak, daha çok koşmak için güç toplamak demekti. Çiçek oldu, uslandı Sado, belki güçlenip yarın yine yanlış karar verecekti ama orada olacaktı, Umman’ların en haşarı dalgası olarak. Eğer geriye sarıp, “Ehehehe, hayaldi o ya!” demezseniz, teessüflerimi ucu yanmış bir mektupla ileteceğim sizlere.

Biraz fazla şarkılı, şiirli olacak ama aynı Sezen şarkısı der ki: “Bu şarkılar şifa duaları!” Hüsnü Arkan: “Cihan tutuşmuş, umman yanıyor!” diyor. Çınar’ımın dalları çıra olmuş da yakıyor mu en sevgili Umman’ımı? Ateş suya el uzatmış, su kollarını açmış karşılıyor, istemeye istemeye, öyle mi? Sadrettin öldüyse, Baba kalan son gücünü üstteki raftan alıp, Adil’i içinin su-ateş karışıklığında boğup-yakacak. O Adil elbet ölecek! Benim korkum o süreçte yaşanacaklar değil, ondan sonrası. İntikamını alan Baba, kendini de yakmaz inşallah içinin karışıklığında. Çınar devrilirse yaşayamaz bahçesi. Nefessiz kalır, babasız kalır, eksik kalır. Ortada fol yok yumurta yok, sen neye hallendin şimdi demeyin, Sadrettin gitti, hatırlatırım. (Gittiyse tabii.)

1 2
Buse Savaş
11/02/2016 11:49
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR