Herkes onu ararken Fatih paraşütü ağaca takılmış şekilde bilmediği bir yerde kalakalmıştı. Neyse ki ağaçtan aşağıya atlamayı başardı. Gerçi atlamasa onun için daha hayırlı olacaktı ama neyse :)
Bu arada Fatih'in nerede olduğunu bilmez ve nereye gideceğini bilmez halde yürümesi sahneleri beni çok güldürdü. Karnı acıkan Fatih doğada önüne gelen her şeyi nasıl olur da yerim diye düşünüp durdu. En komiği de bir kaplumbağa bulup onu yemek için davranmasıydı. Ama yavrusunun olduğunu görünce anne ve yavru kaplumbağayı Zeynep ve Selim'e benzetti ve vazgeçti yemekten (neyse ki:))
Dağlarda 'imdat diye bağırdı, sesi tekrar kendine gelince yaşadığı şaşkınlık da komik detaydı. Sesini kimseye duyuramadı ama.