Dizinin temeli Babür’ün Can’a karşı kurduğu bir garip suikast planına dayanıyor. Can’ın babası, Babür’ün babasını en mutlu gününde öldürünce bilmediğimiz diyarların töresi der ki: “Sen de Can’ı en mutlu gününde öldüreceksin.” Ama bilmedikleri bir şey vardı ki, Can’ın mutlulukla uzaktan yakından alakası yoktu! Düşünün ki hayatından vazgeçecek kadar mutsuz bir adamdı Can. Şöyle diyordu: “İnsan ne zaman ölür biliyor musun? Sevdiğinin hayalinde yaşamadığını anladığı an.” Can’ın sevdiği de Zeynep’ti ama Zeynep’in bundan haberi yoktu tabii ki, ya da henüz bilinçaltında gizliyordu işte… Zeynep’e âşık bir de Güneş vardı ki Can, kâğıt üzerinde Güneş’le asla rakip olamazdı. Mahallenin zengin, temiz delikanlısı, herkesin sevdiği parlak çocuk Güneş! Ama neyse ki aşk denen şey kâğıt üstüne yazıldığı gibi işlemiyor. Neyse… İşte tüm bu etkenlerle birlikte mutsuzluktan ölen Can’ın imdadına Babür yetişti. Babür, Can’ın önündeki taşları kaldıracak ve onun mutlu olmasını sağlayacaktı. Sonra da töreleri gereği öldürecekti. Tam bu anda bir soru: Mutlu olmak mı, mutlu ölmek mi? Can’ın mutsuzluğu bizim mutluluğumuz olacak herhalde…