Malum bu haftanın etiketi (hashtag) "Aşk Başlıyor”du. Gerçekten de her anlamda aşkın başladığı bir bölüm izledik. Gerek Zeynep ve Fatih, gerekse Selin ve Orhan tarafında işler gayet yolundaydı. Hem romantik hem de eğlenceli sahneler izledik ve çok güldük. Üçüncü bölüm ilk iki bölüme göre daha komik olmuş ama hız konusunda onları sollamış resmen. Gerçekten ben bu diziden artık korkuyorum. Her şey böyle çabuk çabuk oluyor ya, ilerleyen haftalarda ne çıkacak diye düşünüyorum ama senaristlerimize de güveniyorum. Çünkü entrikalar olmadan güldürmeyi çok iyi başarıyolar. İnsanları germeden dizi nasıl yazılabiliyormuş meğer!
Gelelim bölümde neler olduğuna. Aslında çok dolu bir bölümdü ama aynı zamanda da çok fazla olay yoktu. Gülmeye kendimi o kadar vermişim ki, bölümde olup bitenleri zar zor hatırlıyorum. Hatırladığım en güzel şey ise, Zeynep ve Fatih’in kar maceraları ile Orhan ile Selin’in kavgalarıydı. Tabii, başlığımın da yaratıcısı olan Yalın şarkısı eşliğinde klip de unutulmazdı. Geçen hafta Selin’in kaçırılması ile ortalık karışınca, bu hafta herkes seferber oldu ve Selin’i bulmaya çalıştı. Bölüm boyunca Şevket ne kadar haksız olursa olsun gerek polis gerekse Karadenizli mafyalar bile onun lehine davranıp durdular. Şevket’in hareketlerine ne kadar uyuz olursam olayım yine de gülmeden de edemiyorum galiba. Lakin bu bölüm gülmediğim hatta kızdığım bir konu vardı ki eminim bir çok kişi de aynı rahatsızlığı benimle beraber yaşamışlardır. “Hah o konuya değindiğin iyi oldu!” dediğinizi duyar gibiyim. Malum Orhan dayısının zoru ile Selin’i kaçırdı (dağa kaldırmak da neyse?). Bölüm boyunca herkes Orhan’ın Selin’e bir şey yapıp yapmayacağını tartışıp durdular. Zeynep, halası ve biz Orhan’a sonsuz güvensek de bu sorgulama sırasında Şevket’in verdiği bir tepki, zaten oldukça hassas olduğumuz şu günlerde gözümüzden kaçmadı. Hatırlamayanlar için sahneyi tekrarlarsam eğer ; Yadigar Orhan’ın Selin’e bir şey yapıp yapmayacağına dair yakınırken Şevket’in “Yapsın tabii, neden yapmasın. Aslan oğlum benim, koçum benim,” gibi bir pohpohlama cümlesi ile çoook derin, en derin yaramızı da kanattı. Ne demek yapsın tabii aslan oğlum? Zaten çok gereksiz olan bu cümlenin özellikle de bu olaylar üzerine gelmesi hiç hoş olmadı. Bence montajla bu cümle gayet kesilebilirdi. Hatta bence hiç yazılmayabilirdi. Keşke olmasaydı…