Yoruldum, gururum kırıldı. Yeri geldi acı çektim ama nefes almaktan vazgeçmediğim gibi onu sevmekten de vazgeçmedim... *
Çok sevdiğim bir sözdür. Bu bölümü izlerken de Hülya için düşüverdi öyle aklıma... Sekiz yaşından beri aşık olduğu, yuvası bildiği adamdan hiç vazgeçmedi Hülya... Çok badireler atlattı, üzüntünün hasını yaşadı ve hatta yaşattı ama vazgeçmedi. Peki neden hala korkuyor Kerim? Hala neden istediğini veremiyor Hülya'ya? Oysa ki Hülya çok şey mi istiyor? Belirsizliklerden çıkmak, ne olduğunu anlamak, ne yaşadığını bilmek, sevdiği adamın kalbi de gerçekten onun için çarpıyor mu, bunu öğrenmek istiyor. Bunu ona çok görmemeli Kerim... Hem onsuz yapamayacağının farkında, hem gitmesin istiyor hem de hala sözler vermekten korkuyor. Tamam aşkın mücadeleli olanı makbuldür dedik de yeri geldiği halde hala askıda kalıyorsa aralarındaki durum; bu artık mücadeleden çıkıp yavaş yavaş monotonluğa giriyor... Birlikte verseler ya savaşlarını, birlikte üzülüp ağlasalar...
Kerim Hülya'yı sevmese, kalbi güm güm atar mıydı onun için? Ondan habersiz akşam akşam yollara yalnız düştüğü için kıskanır mıydı? Ya da Melek, Hülya'nın ablası olmasa yine bu kadar kıyametler koparır mıydı? Tamam, bir insanı kaçırmak tabii ki kabul edilemez birşey; özellikle Kerim karakterinde bir insan için ama estirdiği bu terörün Hülya ile bağlantısı olduğu çok açık değil mi? O nasıl artistik girişti öyle? O nasıl bir hesap sormaydı Kerim Cevher? Soyadının hakkını vererek içindeki "Cevher'i" çıkardığın için sana minnetarız!
Final sahnesini saymazsak, Hülya'nın önceki bölümlere nazaran daha pasif kaldığı bir bölüm izledik. Olsun, Hülya her haliyle kabulümüz ama biz alıştık onun aksiyonlu hallerine, ondan bu yadırgama... Ayrıca Nilay, Melek ve Hülya'nın "Bahar" ismine ne kadar takıntılı olduğunu bir kere daha anlamış olduk. Biz anladık anlamasına da, Hülya hala nasıl şüphelenmiyor Bahar bebekten anlamış değilim... İki yıl önceyi; yani Melek'in, Bahar'ı hastaneden kaçırmasını izledik. Melek'in bebeği vermekten vazgeçtiğini gördük. E düğümün çoğu çözülmüş gibi. Ama aklımın almadığı, Bahar bebek, doğan bebekle aynı yaşta; e Hülya'ya da benziyor, ama Hülya bunu nasıl anlayamıyor? Kafamda deli sorular…
Ablasının peşine düşen Hülya, Mahir'i de kolundan sürükleyerek Nilay ile tanışmasına vesile oldu. Nilay hemen abayı yaktı Mahir'e! Nasıl yakmasın? Daha önce Mahir gibi orjinal bir adam görmüş mü acaba Nilay?... E üzerine Mahir onu abisinden de kurtarınca, bir kız daha ne istesin? Kahramanı oldu adeta... Yalnız, Mahir'in hesabı Nilay'a kitlemesi ve Nilay'ın arabada böğürerek ağlama sahnesi çok ama çok komikti :)) Bölüm yayınlanırken de Mahir ile ilgili aklımdan geçen tek şey, ona yeni bir yan dizi yapılması oldu. Bu kadar muazzam bir karakter sadece tek bir dizide harcanmamalı... Ayrıca Aydan Taş komedide nasıl mükemmel bir oyuncu olduğunu bu akşam bize çok güzel bir şekilde gösterdi.