Bu dizide en çok şu karakteri seviyorum veya bu karakter için izliyorum gibi birşey söz konusu değil çünkü hepsi ayrı ayrı gönlüme taht kurdu ama en çok kim derseniz tabii ki Bayram Bey derim... Ahmet Mümtaz Taylan ve Tayanç Ayaydın benim bu diziye başlama sebeplerimin başı çekenleridir. Ama her bölüm oyunculuk dersi veren, ekran karşısında beni bir an güldürürken diğer bir an deli gibi hüzünlendiren, kendimi onun bir evladı gibi görmemi sağlayan Ahmet Mümtaz Taylan kalbimde derin bir taht kurmuş durumda. Tayanç Ayaydın ise gerek ses tonuyla, gerek bakışlarıyla Hüseyin'e kayıtsız şartsız, sebep sormadan hak vermemi sağlıyor. Melek ve onun o imkansızlıkları her ne kadar içimi acıtsa da bu sefer Melek'e kesinlikle çok kızdım ve Hüseyin'in yüzükleri takmak istemesi ona yakışamış bile olsa, kendimi ''Yürü be Hüseyin!'' derken buldum. Melek'in bu fedakarlıkları, ya da korkuları mı demeliyim bilemiyorum ama; önünde bu kadar yol varken gidip en imkansızını seçip Hüseyin'i her bölüm daha da mahvetmesine çok kızıyorum. Kaya ile evlenmenin benim dünyamda bir açıklaması olamaz çünkü. Hem ona da yazık değil mi? O da Melek'i karşılıksız seviyor ve bu işin olmadığı en ufak anda yeniden kendi dünyasındaki hayal kırıklıklarıyla yaşamak zorunda kalacak... Onu olmayacak şeylere inandırman hiç hoş değil Melek! Senin gibi naif birine böyle düşüncesizce davranışları yakıştıramadım!
Olgun Toker, biraz önce de bahsettiğim gibi süper ötesi bir oyuncu. Hülya ile kurulan dostluklarını çok seviyordum fakat bu bölüm onun Hülya'ya karşı birşeyler hissetmeye başladığı sinyallerini aldım; umarım yanlış almışımdır çünkü bu dostluğun bozulmasını asla istemem. Her hamlesiyle Hülya'yı kurtarması ve inanılmaz planları izleyicide büyük hayranlık uyandırıyor. Filiz'i de o kliniğe yatırmayı başarabildi ve Hüseyin'i çocuk meselesine ikna etti. Mahir, dizinin olmazsa olmazlarından...
Ve Kerim... Çok büyük yanlış yapıyorsun Kerim! Filiz'e verdiğin o söz hiç hoş olmadı. Bu çocuk büyüdüğü zaman neler hissedecek diye düşünüyor musun? Gerçi odanın balkonuna çıkıp düşünüyorsun görüyoruz ama düşündüğün halde bir önlem almıyorsun, düşüncenden geri dönmüyorsun. "Benden ne duymak istediğini biliyorum, duymak istediğini duyamadığın için tepkilisin. Amacım seni üzmek değil, birine söz vermek büyük bir iş. Ben söz vermeyi beceremiyorum... Bağlanmak fikri kasıyor beni," dedin Hülya'ya ve bu sözlerine Hülya inansa da ben inanmam; çünkü sen Hülyaya çoktan bağlandın... Dizinin ilk bölümündeki Kerim nerede, bu bölümdeki Kerim nerede... Arada uçurum kadar fark var resmen. Artık sen de kabullen!
Finale doğru söylemek istediğim şeylerden biri; bu evdeki her karakteri ayrı ayrı seviyorum. Arada bizi güldüren o sahnelerin hiç bitmemesini umut ediyorum. Hem evdeki doğallığı hem de küçük Hülya'yı daha çok görmek istiyorum.
Dolu dolu, şiir gibi akıp giden ve insanın kalbine sızan bir bölümdü. Emeği geçenlere kocaman teşekkürler!