Bizim çocuklar damarlarına basılmadan çalışmıyor biliyorsunuz. Ömer'in itici gücü Pamir, Defne'nin itici gücü ise Feryal... Efsane bölüm 10'u hatırlamayan yoktur içimizde herhalde? "Feryal hanım geldi mi? Gelmesin mi Feryal?" hepimizin Kiralık Aşk tarihinde yerini almış dünyanın en güzel iki sorusudur herhalde. Biz Kiralıkçılar Feryal'e bayılıyoruz değil mi^.^ İyi ki var da Defne'nin o içinden ateş çıkan halini görmemize vesile oldu. Kendisine teşekkürü borç biliriz efendim:)
Bölümün etkileyici bir diğer sahnesi de Defne'nin Ömer'e atarlandığı ve Ömer'in o can alıcı soruyu sorduğu sahneydi. Sonrasında büyük emeklerle aldığı kitabı fırlatıp atması ise efsaneydi. Uzun zaman sonra ilk defa gerçek duygular açığa çıktı.
Kitap konusunu tıpkı 7. bölümde Ömer'in Şükrü'den öğrenmesi gibi Defne'nin de Şükrü'den öğreneceğini; öğrendiğinde de fitilin ateşleneceğini düşünüyordum. Nitekim öyle oldu, ama fırsatçı ve uyanık Pamir B planını hazırlamıştı bile. Bizim saf kızımız da yine inandı tabii ki. Neyse ki sonrasında durumu kendi lehine çevirmeyi başardı^.^ Bölüm sonundan bahsediyorum tabii ki:) Buraya sonra geleceğiz...
Kitabı Ömer'in aldığını öğrenen Defne hiç düşünmeden Ömer'e gitmesi gerektiğini biliyordu. Gitti de, ama kendine kurallar konulmasını isteyen kızımız kuralları beğenmedi ki ne yalan söyleyeyim ben de beğenmedim. Tanıdığım Defne'nin bu kuralları kabul edeceğini de düşünmüyordum zaten. Ömer yine de pes etmedi ve o zaman kuralları onun koymasını istedi. İşte o anda Defne'nin içindeki o kendinin, gücünün farkında olmayan Defne ortaya çıkıverdi ve 23. bölümde olduğu gibi bize yine Yalnızlığım şarkısını dinletip, Ömer'in arkasına bakmadan gidişini izletti. Allah'ım ne büyük acılar bunlar yarabbim:(
Ne gömlekmiş arkadaş? Bana göre Ömer'e ne giyse yakışıyor. Yani haki giymiş, maki giymiş fark etmez^.^ Yalnız herkes öyle bir tezahürat yaptı ki Feryal konusunda zaten delirmiş ve iyice kıvama gelmiş olan Defne meraktan çatladı tabii ki. Burada da iki sahneye bayıldım. Biri Defne'nin dans ettiği sahne ki Elçin Sangu'yu tebrik etmek gerekiyor... Muhteşemdi! Diğeri ise Ömer'in fotoğraf olarak elma koymasıydı. Burada da Meriç Acemi der susarım efendim.
Ve gelelim o son sahneye... Hatta o son sahneden önce Defne'nin Pamir'e gidip kendini partiye davet ettirmesine... Akıllı kızım benim^.^ Pamir'in bu durumu kendisine yormasını da gerçeği anladığında suratının alacağı ifadeyi düşünerek, içimin yağları eriyerek izledim. İngiliz lordu çok sert kayaya çarptı haberi yok! Öyle zorla selfie çekerek falan olmaz bu işler Pamir Efendi! İş konusunda rahat rahat blöf yapıyor ve sonunda kazanıyorsun, ama senin blöflerin aşk konusunda bir işe yaramaz haberin olsun! Ha bir de benden duymuş olma, ama bizim dizimizde iyiler her zaman kazanır^.^
İtiraf edeyim ben bu kendinden emin, kendine güvenen, alev alev Defne'ye bayılıyorum. Ömer'e doğru yürürken yüzündeki ifade az sonra olacakların habercisiydi adeta. Gözlerinde ateş gördüğüme yemin edebilirim:) Peki hangi sahneyi hatırladık? Tabii ki o muhteşem şarkı Muhtemel Aşk'ı ilk kez duyduğumuz 27. bölümü. Aynı bakışlar, aynı duruş ve kendinden emin Defne... Sonuç*:
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsem de yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını bastın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.
*Nazım Hikmet