Merhabayın. Cart diye gireyim konuya bu bölüm sonrası aksiyon almamız şart çünkü. Bu hafta ne yazacağımı bilemedim bayağı yükselmiştim bölüm sonrası. Çok büyük beklentiler içine girdim galiba. “Beklentiler sadece üzeğğğrr,” diyen büyüğümüzü dinlemeliydim belki de. Kaçırdığınız sabahlar için ciddi bir özür borçlusunuz ha bize, biz de bunu unutmadık. Ömer hani 33. bölümdü sanırım "Havada asılı kaldık," demişti ya; kaldınız Ömüş’cüm kaldınız hatta şahitleriniz de var. Bölüm bitince kızamadım, sevinemedim, darılamadım ha bayağı bi üzüldüm ama.
Her an mırc mırc bir çift beklemiyorum kesinlikle ki hiç hazzettiğim bi durum da değildir ama çok güzel sahneler çok güzel bir şekilde harcanmıyor mu? Ömer Defne'nin evden gitmesine üzüldü tamam; yavru köpek bakışlarıyla ‘gitme yoksa atlarım en yakın köprüden’ etkisini de verdi. Paylaşımları yoğğk, neden Ömer konuşmuyor diyoruz diye sonunda kendini Defne'ye anlatışını da gördük; buraya kadar güzel. Defne gittikten sonra anılarını düşünürken o sahneyi neden öyle alelacele kestiler? "İşte bak özlüyor ha özlüyor yani, evet duvarlar üstüne üstüne geldi işte bunlar hep yaşanmışlık" der gibi üstümüze atmışlar hissi yaşadım çok feci. Oradan zınk diye şirkete bağlanmamız ise... bilemiyorum Altan, bilemiyorum.
Fikret Gallo- Defne- Ömer şeytan üçgeninde de garip şeyler oluyor. Fikret’cim ya da Defne'nin deyimiyle Ayşe’cim sen madem böyle naif, yerini sindirmiş, ‘amağn başarı işte ne abartıyonuz be’ tavırlı, kuru fasulye- pilav sever bi insansın, o ‘ördek olmazsa masaya oturmam’ şeysi neydi Sapanca'daki. Hadi poz atıyorsun, dostlar çarşıda görsüncülük olsun diye şekil şükül yapıyorsun tanımadığın insanlara ama Defne'yi de tanımıyordun mavişim niye tüm hobilerinden, kuru fasulyecine kadar her şeyden bahsetme hevesi geldi? Mavi değil yeşiğğll. Mahalleye gelen Gallo'dan çok hoşlandım ama hemen arkadaş olmalarından hoşlanmadım. Hoşlanmadım da değil ama siz ne ayak, ne ara kaynaştınız yani.
Gallo ile Ömer tarafına gelirsek aşklı, meşkli bir şey olacağından zaten korkum yoktu. Bize anlatılan Ömer o şekil bir Ömer değil ama Gallo ne dese geliyor Ömer'in zbam zbam suratına iniyor. Sen kimsenin dediğini afedersiniz şeyine takmayan Ömer, Gallo'nun dediklerini neden bu kadar önemsedin. Sana bugüne kadar binlerce eleştiri gelmiştir eminim; aralarından Gallo'yu mu seçtin "dur kız biraz da bu konuda canımı sıkayım" diyecek. Gelmiş kurulmuş bir de Ömüş'ün koltuğuna. "Sen hayırdır Ayşe’cim şey yani Fikret’cim" bile demedin. En azından hele artizliklere gel hele diyebilirdin. Demezsin sen gerçi; Ömüş’sün, günlük 50 kelimeyi aşamazsın. Kelime diyeti mi yapıyorsun nedir. "Az kelime ile çok şey anlatmak mucize değil. Siz de yapabilirsiniz."- Ömer Karatay. Dizi odağını kaybedince ben de kaybetmiş sayıldım galiba (thug life) (kığğps)
Koriş'in dublajına gülecem derken bir ırmak ağladım, ne bir ırmağı be beş ırmak ağlamışımdır (aslkjhaskdjhaskdjha) Bir de haberi yokmuş gibi herkesi tek tek karşıladı ett; asjkhasas haberim yokmuş gibi sürprizle panpa. Koriş'e diss atabilecek herhangi bir konu olmadığı için yazan yerlerim tükeniyor. Çok gülüyorum, bazen fazla abartılınca bi tık içim şişiyor ama seviyoruz Koriş'i. Canım Koriş, Only koriş can judge us, in Koriş we trust, Long live the Koriş. Meriç Acemi de bize thug lifeın kığpsını yaptı yalnız. "Yıha Koriş ilk bölümde kutlamıştı yıha doğum gününü" diye söylenirken Koriş'in senede üç doğum günü yaptığını öğrendik. Dünyada üç kez doğum günü kutlayacak iki kişi var zaten; Koriş ve Koriş.
Yalnız Neriman ile Koriş dostluğu da çok hoş değil mi? Herkesi çekiştiren Rocket takımı birbirleri arkasından hiç konuşmuyor. Genelde bu tarz insanlar suratınıza dost görünür ama arkanızdan sizi de çekiştirir. Koriş ve Nöro bunu hiç yapmadı, aksine birçok kereler birbirlerini kolladılar. Her ikisi de en çok kendilerini sevmelerine rağmen ikinci sırada da birbirlerini seviyorlar jashgdasjh. Neriman'ın Koray'ın doğum gününü unutmaması ve arkadaşını hediyelere boğması da Koriş için belki küçük olabilir ama benim için büyük şeyler. Nöro sevdiklerini kollama konusunda bir numero aslında ama insan düşmanı olmak istemez.