*Özetten anlıyoruz ki bir adet zaman atlamamız mevcut. Bu lise ve üniversitenin yanyana olması ve bütün yaz saçlarını attıra attıra, önümüze gelene bin tekme modunda takılan ikizlerin, üniformalar içinde, oradan oraya savrulması izleyiciyi kesinlikle tatmin etmemişti. Oysa ki, “Sezonu daha yeni açıyoruz!” diye iddalı bir giriş vardı ortada. Eleştirilerle birlikte, okulun bir kırıntısı dahi görünmüyor zaten iki üç bölümdür. Zaman atlamasıyla birlikte bu okul sorunu çözülecek bence. Hatta bu zaman atlaması, sırf bu yüzden bile eklenmiş olabilir. Eleştirilere kulak verilmesi, dizinin gerçeklikle olan bağını kuvvetlendirir. Candır, çiçektir. Mantık çerçevesinde, Ali’ye ya da Haluk’a bir şey olmayacağını, bunun bir dizi olduğunu ve bu iki karakteri canlandıranların ön plana çıkmış oyunculardan olduğunu, onları öldürmenin yarayı kanırtmak olacağı zaten ortada. Bu sebepten geçen sürede Ali’nin başka bir şehre gitmiş olma ihtimali bana yüksek görünüyor. Ne özette ne fotoğraflarda Ali’nin a’sının olmaması da böyle bir sebepten, yok gibi düşünüyorum. Bir elimizde de Selin’in kaçırıldığı fotoğraflar var. Ali buradan mı çıkar gelir ya da bu kadar zaman yeter deyip mi döner gelir, gittiyse tabii, bakiciiiz.
*Düşen reytinglerle fandomları bir korku sardı: Bitti, bitiyor, çok hızlı ilerliyor diye bir isyanlar. Oyuncusundan, senaristine, kamera arkasındaki kahramanlara kadar daha kaç yere yazabilirler, daha ne kadar duyurmaya çalışabilirler, böyle bir şeyin olmadığını, ben bilmiyorum. Güneşin Kızları birinci bölümden bu yana hızlı ilerleyen bir senaryoya sahip zaten. (Bir-iki bölüm hariç.) Diziyi izlemeye başlama sebeplerimin başında bu neden gelir hatta. İnsana fenalık getiren, alakasız herkesin, o en büyük sırları öğrendiği, baş karakterlerin her şeyden bihaber, aşk ya da acısı içinde kıvranmalarının meşhur olduğu dizilerden sonra bizzat bana, ilaç gibi gelmiştir patır patır dökülenler. Dolayısıyla şu bitti-bitiyor dedikodularınızı karanlık odalara kapatın, üstüne de kilitler vurun diyorum ben. Kaldı ki öyle bile olsa, tadında bırakmak en mantıklısı. Kızmayın, hemen demiyorum ben de, daha çözülecek sırlarımız var zaten henüz erken evet, ama sezonlarca süründürmenin, karakterleri Terminatör’e çevirmenin, hastane-hapishane-silahlar üçgenlerine ve daha bir çok karanlığa sokmanın da cazip bir yanını göremiyorum ben. Güneşi Beklerken’in de yayınlandığı dönemde, aynı şeylere maruz kaldığını hatırlıyorum. Ancak erken final durumunun olmadığını yaşayıp gördük. 150 bölümlerce sündürülmeden, tadında bırakılan ilk iştir, baştan sona takip ettiğim bir iştir, tadının kaçmadan, damakta kalmasıyla her zaman özel ve güzel bir yerdedir. Aynı şey Güneşin Kızları’nda yapılsa, kalbimizde bu yönüyle de kalsa, can sıkıcı bir durum değil bence. Vurmayın ya tamam. ☺
*Bir diğer yandan, fanlar gün değişikliği diye kendilerini duvardan duvara vuracaklar neredeyse. Fikrimce, tehlikeli sular olur gün değişikliği. Zira perşembeden çok pazarteside izledik biz bu işi. Yeni güne alışılana kadar, yaraya biraz daha tuz demek değişiklik. Göze alınabilir bir risk mi? Ben o işlerin insanı değilim, o yüzden bana kalsa, otururum oturduğum yerde. Ne yapılacak bilemiyorum tabii ki ancak bir de sürekli oynanan saat gerçeği var ki, bizi bizi izleyicilerini şamar oğlanına döndürdü desek yeridir. Yeni bölüm başlangıç saatininin kesinlikle, ortak bir paydaya, net bir şekilde yapıştırılması lazım. Üstüne basa basa, fosforluyla çize çize belirtiyorum, umarım gerekli mercilere ulaşır. Şahsen, beş dakika bile kaçırsam huzursuz oluyorum ve televizyondan izlemek yerine daha sonra siteden izlerim kafasına giriyorum. Ben gibi yapanların çoğunlukta olduğuna inancım yüksek. Hatta görüyorum ve arttırıyorum, düşen reytinglerin bir sebebinin de bu olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önemli, el atılması gereken esas husus bence budur. İlgilerinize arz ettim efendim.