Emir’e ne demeli peki? Geçtiğimiz hafta Kübra’ya “Senin gözlerini hırs bürümüş,” diyordu ama kendisinin de pek farkı yok. Yiğit’e kardeşlik yapamadığı için kendisini paralayan Emir ile “O bizim mutlu ailemizi kıskandığı için bunu yapıyor,” diyen Emir aynı kişi mi? Karşısındaki kardeşi değil de düşmanı gibi davranıyor Yiğit’e, resmen her sözünde ve her bakışında kin kusuyor. Sürekli bir savaş halinde, tek taraflı bir savaş… Yiğit, cephe açmamak için direndikçe Emir top tüfekle saldırıyor Yiğit’e… Elif ve Kübra konusu inanılmaz obsesif bir hal aldı Emir’de, Yiğit’i sürekli onları elinden alacak adam olarak çiziyor zihninde ve öyle davranıyor. Kafasında kurmuş; Elif benim kızım, Kübra benim karım, onlar benim ailem ve Yiğit bunları benim elimden alacak. Kübra gibi Emir de aslında, Kübra nasıl ki Yiğit’i iflah olmaz bir takıntı haline getirdiyse Emir de Elif’i aynı şekilde bir takıntı haline getirdi. Beşiğin başında hüngür hüngür ağlamalar falan, ne oluyoruz Emir? Çocuk babasının yanına gitti, istediği zaman da amcası sıfatıyla gidip görebilir. Eeee?
Bu hikâyede herkesin vicdanı herkese işliyor da, bir tek Yiğit’e işlemiyor. Yiğit’e gelince herkes çelik duvar oluveriyor. Gül, madem bebeğinden ayrı olmanın ne demek olduğunu biliyordu, nasıl ayırdı bebeğini Yiğit’ten? Sadece anneye mi evlat sevgisi? Yiğit’in eline “Gül’ü öldür,” diye silah verdiklerinde Yiğit kendi kafasına dayadı o silahı, şimdi Gül nasıl olur da Yiğit’in canından can koparır? Biraz acımasız olacak belki ama Gül’ün düşünmesi gereken kişi Kübra değil, Yiğit’ti. Her koşulda yanında olan, düştüğünde el uzatan, her koşulda yanında olduğu, düştüğünde elini uzattığı Yiğit. Gül ve Yiğit, kader arkadaşı olmuşlardı artık ve bunu öğrenince Yiğit en büyük hayal kırıklıklarından birini yaşayacak bana kalırsa…