Üç haftadır zorunlu bir ara vermiştim Arrow yazılarına, “Dönüş” bölümü ile ben de yazmaya geri döndüm. Benim en son bıraktığım yerden bu yana çok şey değişti, sadece üç bölüm geçti ama köprünün altından çok sular aktı. Haydi, hemen bir özet geçerek arayı kapatalım! En son yazdığım bölümde Oliver, Katana ve Maseo tarafından bir dağ evinde tedavi ediliyordu. Onun üzerinden haftalar geçti ve Oliver evine geri döndü. Ama hiçbir şey bıraktığı gibi değildi. Oliver’ın gidişi ve hatta ölümü kapanmayacak birçok yara açmıştı. Ve açılan yaraları tedavi etmek konusunda da iş başa düşmüştü. Bir karar verilecekti: Ya her şeyden vazgeçecek ve şehri kaderiyle baş başa bırakacaklardı ya da Oliver’ın mirasına saygı duyacak ve onun yarım bıraktığı işi tamamlayacaklardı. Tabii ki muhteşem Team Arrow, ikinci seçeneği gözü kapalı tercih etti. Bir düzen bile oturtmuşlardı, Laurel bile kendi çapında bir şeyler yapıyordu. Eee bebekler yürümeyi düşe kalka öğrenir, Laurel da ağzını gözünü patlatarak dövüşmeyi öğrenecek herhalde. Neyse… Team Arrow, kendi düzenleri ile Oliver’ın bıraktığı yerden şehri korumaya devam ediyorlardı. Zorlanıyorlardı, birçok aksilikle de karşılaşıyorlardı ama ellerinden gelenin fazlasını yapıyorlardı. Oliver yoktu artık ve kendi yollarını kendileri çizmek durumundaydılar. Oliver ise biran önce iyileşerek evine dönmenin planlarını yapıyordu ve başardı da… Ra’s al Ghul’un adamlarını ardında bırakarak evine kavuştu. Katana’yı da beraberinde getirmek istedi lakin başaramadı, keşke Katana’yı da Starling City semalarında görebilseydik. Oliver’ın eve dönüşüyle sadece Team Arrow için değil, Oliver için de hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.