Cihan’la ilgili hiçbir yorum yapmayacağım bu özette zira yazdıkça sinirleniyorum. Gerçi bu bölümde tansiyonu  azcık düşmüştü. Ama yine de “Ne hali varsa görsün,” lafını hiç unutmayacağım. Sen hapse girdiğinde milyor dolarları bulmak için Dilara’nın aramadığı yer kalmamıştı.

Taaa haftalar önce istek parça olarak buraya yazdığım dayak da bu hafta geldi. Cihan sonunda Ozan’a bi güzel şamarı yapıştırdı. Dayak is the answer. Bazen bir dayak her şeyi çözmeye yeter. Oh, içim soğudu. Sen kimsin de seni doğuran anneni bi yargılamalar, bi ‘yanlış yaptı’lar. Dilara’ya ayar vermek sana mı kaldı, ayrıca da sana mı soracaktı? Neyse, bizim oralarda bir laf vardır ama söylemiyorum. Asla böyle şeyleri normal gören bir insan değildim ama hakeden de ediyormuş. Ne güzel de yapıştırdın Ozan’a; eline sağlık Cihan.  

Cihan bu arada Ayşe’nin de tavsiyesiyle bölüm sonunda aldı Ozan’ı karşısına oturttu. Aslında ikinizin tek derdi birbirinize aşırı benzemeniz. Her şeyi  bildiğinizi sanıyorsunuz, sürekli etrafa ayar ve ders verme modundasınız ve karşınızdakini  asla dinlemiyorsunuz. Dokunduğunuz kadınların hayatlarını mahvetmeniz de cabası; ama  ona ayrıca değineceğim. Ozan, babasına bunları söylerken aslında kendi de ondan aşağı kalır değil ama işte, insan kendini görmez ya... Yine de olması gereken güzel bir konuşmaydı, bu sahneyi beğendim. Sakin sakin konuşabiliyorlarmış demek ki... Bu arada gelecek bölümleri de etkileyecek önemli bir gelişme: Cihan Ozan’a artık şirketteki hisselerini  yönetmesini istediğini söyledi. Artık odak dağıtmak mı, kendini sevimli göstermek için rüşvet vermek mi, ne dersek diyelim ama işler tam da Candan’ın ekmeğine yağ sürecek cinsten. Zaten fragmanda da önümüzdeki bölümün öncelikli gündemi bu olacak gibi görünüyor. Bir an Ozan, sadece bir an tam bir Golden Boy gibi davranarak intikam için Candan’ı koluna takıp klübe gitmen güzeldi. Ama Candan’a gönül vererek onu da mahvettin. Sen de aynı Hazal gibi iflah olmayacaksın sanırım. Allah annene babana sabır versin ne diyelim. Gülseren senin yüzünden öldü, Dilara senin yüzünden hapse girdi. Sevgililerinin durumu malum; bakalım sırada hangi kadının hayatını mahvedeceksin.

Tüm bunlar olurken Cansu ve Deniz sessiz sakin barıştılar ve aralarındaki problemi hallettiler. Deniz babasının servetinin başına geçince doğal olarak özgüven problemi de kalmadı. Hazal’ı itmeler mi dersiniz, Rahmi’ye göz devirmeler mi; kim ne derse desin hiç umurunda değil. Belki de bizim Türk erkeklerinin problemi budur; özgüven eksikliği. Bu kadar atarın, giderin ve höykürmenin ardında yoksa sadece özgüven eksikliği mi yatıyor? Neyse, Deniz’e dönüyorum. Deniz gerçek babasını bulduğunu ve babasının işlerinin başına geçtiğini Cansu’ya anlattı (Ozan duysun bunları). Tam bir tatliş gibi, sevgilisini yemeğe götürdü; mekanı kapatmalar, özel piyano ve solistler, küçük kutuda hediyeler mi, ne isterseniz hepsi vardı. Deniz’le Cansu güzel oldu. Bir daha da kolay kolay ayrılmazlar diye düşünüyorum.

Gelelim  Ayşe’ciğe, garibim Cihan’dan bir haber almak için bekledi durdu. Cihan’la buluştuklarında da bayağı Cihan övdü, bu kısımları saklıyorum şimdilik. Ben bu lafları sana hatırlatacağım zamanı gelince. Cihan’dan bahsediyoruz nihayetinde. Hiç de toz kondurmuyor, Leyla’nın fitnelerine rağmen Cihan’ı koruyor. Leyla da değişik bir karakter oldu çıktı, ilk başlarda evli olduğunu bile bile Ayşe’nin aklına Cihan’ı zorla soktu. Şimdi de nereye kadar diye başının etini yiyor kızın. Leyla’cım, iyi kötü Ayşe’nin bir ilişkisi var; sen n’olucaksın? Senin bu halin çok üzüyor beni. Güzel saç kesimi de yaptırdın ama bulunmuyunca da bulunmuyor işte.

Bu haftalık bu kadar; aslında Ayşe’nin annesi, Maide’nin hastalığı, Hazal’ın sevgilisi, Özkan-Sevinç çifti gibi bir sürü konu var ama onları da haftaya çekiştiririz artık. Yorumlarınızı bekliyorum, sevgiler ☺