Hapishanedeki ‘özgürlük’ temalı tirat yine ipek mendillerde saklanası. Çok klişe belki ama ben çok inanırım, insanın gidişi de, gelişi de, kabullenişi de, özgürlüğü de, esareti de sadece kendi içindedir. ‘Kafamı toplamak için gidiyorum’lar işe yaramaz bence kalbini de yanında götürdüğün sürece. Bazen korkuyorum, bunları böyle yazıyorum buraya, katılıyorum diye beyan ediyorum, birileri gelip, al bunu al, diye toplayıp götürecek beni hastanelerin birine diye. Hangimiz delirmedik sevgili deli kardeşlerim, yapmayınız.
Poyraz ve Ayşegül yeni dönemlerinin ilk oyunlarına kaptırmış gidiyorlar kendilerini. Hayırlar olsun demiştim, oldu mu olmadı mı emin değilim. Yaptıkları plan doğrultusunda Adil’i yakaladılar ama Adil yine kurtardı paçayı gibi. Bir kurt düşürdü hepimizin içine, kurtulmuş olma ihtimali diye. Kafam karıştı benim de. “Acaba oyun olabilir mi ekibin veda etmesi filan, zaten bir abeslik vardı,” dedim. Sonra “Yok ya niye yapsınlar ki, gitti işte,” dedim. Çok büyükçe bir yanım gidenin gittiği, geri dönüşün olmadığını söylese de, küçük bir yan hala acaba mı diyor, sonuçta Poyraz Karayel yani! Bakalım.
Songül’le İpek bütün bir bölüm, Şirinler ve Teletabiler birleşmiş de, özel bir bölüm yapmış da, Songül’le İpek’i de bu özel bölüme dahil etmiş gibi değiller miydi? İnanılmaz tatlılardı. Hele Songül’ün silahı gösterip “Ruh-sat-sız!” demesi, sonrasında mavi poşetleri üstlerine giymiş halleri, duygudan duyguya sürüklendim. Bir gözüm Zülfikar’a ağlıyordu acıdan, öteki gözüm Songül ve İpek’e kahkahalardan. Çok tatlısın Songül ya. Böyle gıcıklığınla tatlısın yani. Keşke her kötü senin kadar saf olabilse. Saflığından bir şeyler sürekli ters gitse de kötülük kalmasa memlekette. Keşke.
Özel bir paragraf Çağrı Vila Lostuvalı’ya açacağım. Ben kadına hayranım. Başka bir açıklaması olamaz hissiyatımın. Bir ünlüye hayran olmak gibi bir şey değil kastettiğim, bir insana, insanlığına, bakış açısına hayran olmak daha çok. Bakışından çıkan çiçeklenmiş gibi geliyor bana. Daha doğrusu sanki bir çiçek tarlasının içine düşmüş, oradan bakıyormuş gibi geliyor. İşine bağlılığı ekrandan bana geçiyor ve ben o bağlılığa hayranım biraz da. Daha ne methiyeler düzerim de, haydi dursun biraz daha bende.
Dipnot: Bir de bizim bir Pamuk olacaaağğdıı orada bi’ yerlerde, iyi bakın n’olur, oradaydı çünkü…
İzninizle Birhan Keskin’in dizeleriyle veda etmek istiyorum. Çünkü Özetliyorum’u yazmak için klavyenin başına geçtiğimden beri şu dizeleri vuruyor aklımın duvarlarına: “Gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum, yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.”** Çok büyük anlamlar barındırıyor bu dizeler genele bakarak okunduğunda. Komacan sevgilerimle. Güzel günler.
* Müslüm Gürses’in Affet şarkısında bir değişik versiyonu vardır. (Canıma yoldaş oldun.) Ölümünün üçüncü yılında saygı ve sevgiyle anmış olalım burada da.
** Birhan Keskin - Taş Parçaları