Bölüm kısaca “ne yapacağız?” sorusu etrafında döndü, durdu. Elimizde ne var? Bir şeylere sahip miyiz? Sahip olabilir miyiz? Olmalı mıyız? Nelerden feragat edebiliriz? Kendi sorunlarımızdan uzaklaşmak için mi başkalarıyla bu kadar ilgiliyiz? diye sorular sorular… Bitmez. Uzatabilirim. Fi ve Sean arasında bir öpüşme bile olmaması şaşırtıcı. Lip’in zengin züppelikler peşinde koşturması beklendik ama sinir bozucu. Carl hapiste ve dizinin neredeyse tek doğru adamı ortalarda yok! Çünkü biz bu aileyi bu halleriyle sevmedik. Frank mi? O bile değişti. Aşktan mı? Ölüm korkusundan mı? Bilinmez. Frank’in Bianca’yı ispiyonlamasını çözmek mümkün değil. Ama yalan değil, tren rayları üzerindeki sevişme sahnesi süperdi. O anı hissettim resmen.

Biraz tırı vırı bir bölümdü yine de ne olacak göreceğiz. Belki çok şaşırtacak bir sezon finali bizi bekliyordur. Ümidi kesmemek gerek. Gücümüz yeterse final bölümünde detaylı bir sezon değerlendirmesi yaparım. Bir de Lip’in mahallesiyle ilgili söylediği sözleri de bir kenara yazdım. Bunu yapmalıydı en azından…