Yıldız’a acımalarda sonsuz ufuklara açıldım. Kadın koca diye insan müsveddesi almış resmen. Her geçen bölüm, azıcık daha bu çocukların Evren’den olmadığını düşünmekteyim. Adam bildiğin arıza! Yıldız bahtsız, gelen bağırıyor, giden bağırıyor. Adeta kum torbası. Herkes hırsını bundan çıkarıyor. Ama öyle bir de hali var hani, gelin binin üstüme, vurun kafama, alın mamamı ben ses etmem. Hangi noktada kırar zincirlerini bilmiyorum ama belli ki o da olacak. N’olur olsun (umut fakirin ekmeği)!

Faryalı’yla konuşmasından hiç hoşlaşmadım. Zamanı geri alabilseymiş, başına bugün bela olan şeyi hiç yaşamazmış. Bu kadın başına ne gelmişse son derece haketmiş. İnsan utanır da demez be. Çok mutsuzmuş Faryalı’yla… Yahu adam senin aşkından takvim yaprağı biriktirmiş be kadın. Sen o Evren ile mutlu olup, Faryalı’yla mı olamadın? O zaman bu senin ayıbın diyorum ve geçiyorum Su’ya!

Su bir öyle bir böylelikte boyut değiştirdi. Evvelsi akşam azarladığı Kelebek’e bir iyi, bir tatlı... Çocuk bile anlamadı. Hayır haliyle kafası karışıyor ve gidip kelebek yüzüyor. Yazık değil mi bu gence?  Bir de bonusumuz İpek’imiz var artık. Tahminimce İpek’i belki bir bölüm daha görürüz. İnsanları birbirine yakınlaştıracak bir travma lazım sonuçta. Beklemedeyiz.

Aslı’cık her zamanki gibi tatlılıktan ölecek. Yalnız Alfred mi Aslı mı anlamadım henüz. Herkes sürekli bir şey talep  ediyor. O da yapıyor. Üzüm üzüme baka baka kararır neticede. Kelebek’le çok yakın olduklarından huyları da benzemiş. İyi bir dost Aslı. Evren’i Gözde’yle bastığı içinse pek muzdarip...

Alara eziklikte son duraktasın! Ateş aman Aslı’dan uzak dursun diye Aslı’nın başını bağlama çabaları pek komik görünüyor buradan bakınca. Ama sana da teşekkürler, Ateş’in Aslı’nın genç ve güzel bir kız olduğunu anlamasını sağlayacak date’i ayarladığın için. Araba sahnesi bayağı bomba idi. Televizyon ekranına girip Ateş’in ağzını kapamak istedim. Bir de utandım Alara için.

Uzay’ın Rana’yı evden kovma sahnesi 10 üzerinden 500.000! (Rana aslında sen bunu çoktan hakettin kızım.) Fakat nasıl da kaybetti kendini… Serhan Onat’ı ayakta alkışlıyoruz.

Uzunca bir zamandır bir karakterden bu derece rahatsız olmamıştım. Her bölümde daha kötü nasıl olur bu çocuk diyorum ve biraz daha ileri gidiyor. Adamın kötülüğünün sınırları yok.

En güzelini en sona sakladım: Ateş  bu bölüm seni sevmedim. Besbelli kazık kadar adamsın, doğduğun devir milattan önce değil. Annenin pek tabii babandan evvel erkek arkadaşları olmuştur, olabilir. (Gerçi sen de haklısın, nasıl olmuş o ruhsuzluğa ben de anlamakta zorlanıyorum fakat konumuz bu değil.) Medeniyet 101 dersinde yoktun sen sanırım. Nedir yani? Faryalı’ya atarlanmak da nesi? Bir de sizin ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu canlarım? Adamın hayatına girip 20 küsur yıl sonra içine eden sizsiniz, gelmiş bir de çık git hayatımızdan diyorsunuz? Kimi kimin köyünden kovuyorsunuz? Faryalı muazzam bir karakter. 18 yaşında çocuk var karşımda ayrımını yapabiliyor, bir de Evren’e gel. 18 yaşında çocuk var karşımda ben bu malzemeyi kullanayım kafası. Ya Ateş, hadi aklını yitirmişsin, peki ya önseziler? Babana bakınca iyi bir baba görüyor olamazsın. Gerçi sen Aslı’yı da görmüyorsun, dolayısıyla otur sıfır.