Bu dizi başlamadan önce epey merak ediyordum. Leyla Lydia, Delibal filminden sonra göz hapsine aldığım oyunculuğuna hayran kaldığım bir oyuncu. Kerem’i ise Güneşi Beklerken dizisinden biliyorum. İkilinin ilk yan yana fotoğraflarını görünce inanılmaz yakıştırdım. Buradan iyi bir hikaye çıkar dedim. Nitekim yanılmadığımı gördüm.
Derinlikler içinde kaybolan bir Derin, İstanbullu ama İstanbul’a düşman, boksa meraklı, çok iyi dövüşen kendini çok iyi yetiştiren bir Ali. 24 yıl önce İstanbul’da babası tarafından annesinin ölümüne şahit olan Ali, geminin limana yaklaşmasıyla düşman olduğu şehri lunaparka çeviren Derin’le derin bir hikayeye başlar. Derin ‘ağzında altın kaşıkla’ doğmuş, yolunu her zaman ailesi çizmiş, kendi fikirlerinin önemli olmadığı ama önemle büyütülen bir genç kız. Ailesinin istediği bir adamla nikahına 10 gün kala hayatı sorguluyor ve ailesinin boynuna geçirdiği ipten kurtulmak için ilk dansını yapıyor. Yaptığı isyan tam da Ali’nin nefret ettiği şehre ayak bastığı yerde oluyor. Tüm olaylara şahit olan Ali, külkedisinin bal kabağına dönüşmesine engel olmak için düşürdüğü dans pabucunu alıp Derin’in izinden gidiyor. Ama bilmiyor ki Derin külkedisi değil tam bir prenses!
O andan itibaren aşka dönüşmeye hazır bir arkadaşlık başladı aralarında. Artık Ali’deki nasıl bir yokluksa ilk yakın gördüğü akranına hayat hikayesini bir çırpıda anlatıverdi. Bir yandan sevmediği şehri doyasıya geziyor, bir yandan tanımadığı insana doyasıya hikayesini anlatıyor. Derin kendi hikayesini gizli tutmayı yeğledi. Çünkü doğru olan bu. Gerçi bir daha o insanı görmeyeceğimi bilsem belki bende Ali gibi davranabilirdim. Sonuçta 24 yıllık bir acısı var içinde. Tek sığınağı anne diye sevdiği yüce gönüllü Rauf baba. O büyütmüş Ali’yi. Gözü gibi bakmış, yanından bir an olsun ayırmamış. O nereye Ali oraya..
Rauf baba Ali’nin hikayesine en başından şahit olan tek insan. Ali’nin baba diye bildiği insanın aslında gerçek babası olmadığına ve gerçek baba olmadığını öğrenen babamızın Ali’nin annesini gözünü kırpmadan vurmasına, bir de şampiyon Şahin Vargı’nın gözü yaşlı isyanına gözleriyle şahit olmuş. Tüm bu olaylardan habersiz teknede bekleyen küçük Ali’yi bu olaylardan koparıp yanına almış. Şampiyon sanıyor ki o adam önce sevdiği kadını sonra da oğlunu öldürdü. Yıllarca bu şekilde hapishanede günlerini geçirmiş..
O olayın üstünden 24 yıl geçiyor. Rauf, Şampiyonun hapisten çıkmasına yakın bir zaman kala İstanbul’a uğrayacak bir gemide iş ayarlıyor. Bir yandan yenik düştüğü hastalık var. Ali’yi artık öz babasına emanet etmesi gerek. İstanbul’a düşman Ali’nin, Rauf’un sürekli İstanbul’u nasıl özlediğinden bahsetmesi ve eski boks şampiyonu Şahin Vargı’yla onu tanıştırmak istediğini söylemesi üzerine Ali İstanbul’a uğramayı kabul ediyor. İstnbul’a ayak basmalarıyla Ali Derin’in peşinden giderken, Rauf Bey de Şampiyonu buluyor ve konuşmaya başlıyorlar. Şampiyon başına gelen olayları yaşadıklarını bir bir anlatıyor. Rauf Bey konuşmanın sonunda oğlu Ali’nin yaşadığını hatta İstanbul’da olduğunu itiraf ediyor. Şampiyonun asıl hayatı şimdi başlıyor.