Gelelim bölüm olayımıza. Dövmelerden bir enlem ve boylam çıkarıldı. Yer tespiti, Karadeniz’de bir ada olduğunu gösterdi. Olumsuzlukları yazmayacağım, hızlandırılmış programa aldım o kısımları. Gittiler gördüler ki, aylar önce kaybolan yolcu uçağı sapasağlam duruyor bir depoda. Ekip n’olduğunu anlayamadan uçağı kaçıranlar topluyor onları. Önce ne bildiklerini öğrenmeye çalışıyorlar türlü işkence yoluyla, bir şey bilmediklerine kanaat getirince kaçırılan uçağın yolcularının da bulunduğu barakalara atıyorlar. Biz de tam o kısım da aydınlanıyoruz. Meğerse, kaçırılan yolcuların içinde bilim insanları varmış. Bir mikro uydu üretmişler ve kaçıranlar bu teknolojinin peşindeymiş. Amerika uydularının yerini tespit edip, yok etmek üzerinde kullanıp, tespit edilemeyen saldırı düzenleyeceklermiş. Belli bir yüksekliğe ulaştıktan sonra çalışan mikro uydular için de depo da gayet sağlam duran uçağı kullanacaklar tabii. Aylarca orada bulunan yolcular belli açıklar yaratmışlar kendilerine. Zapata, mors alfabesini kullanıp Patterson’a ulaşmaya çalışırken, Weller, Reade ve yolculardan biri dışarıyı oyalamaya çalışıyorlar. Birbirinden ayrı düşen ekibi toplamış olması açısından Weller’cığımın kendini ateşe atmasını hayddiii görmezden geliyorum. Çatışmalar yaşanıyor, aradan kaçan birkaç kişi teknoloji ile birlikte uçağı havalandırıyor. Weller ve Jane’in son andaki hamlesiyle uçaktalar. Açık söylemek gerekirse ben tef gibi gerildim o sahnelerde. Tam bir yerini bulduk, kurtardık derken öteki taraf patlak veriyor. Yani tabii ki biliyoruz ölmeyecekler ama iniş takımları piste geri değene kadar hepimiz bir gerilmişizdir itiraf edelim şimdi.
Sonuç olarak bir dövme daha çözmenin ve hayat kurtarmanın verdiği rehavetle, Jane dağınıklığına geri döndü. Weller, saat 10’da parkta dedi. Oscar, saat 10’da kulede bekliyordu. Jane evden çıktı, nereye gidecek acaba derken, bir baktık ki Oscar’dı yanına vardığı. Jane’nin durumunda bu seçime doğru veya yanlış demek çok keskin bir sınır olur. Ne doğruydu ne yanlıştı, sadece bir karardı ve sonucunda Jane, Taylor Shaw olduğundan yüzde yüz emin oldu.
Oscar’ı gözüme kestirdim.^^ Yoluma taş koyup kötü yaratırlarsa ondan çok ciddi yıkım yaşayacağım. Saçma bir şekilde çok güvendim ona. Jane’in güvenemediği yerler adına da güvendim sanırım. Ve şu ağaç dövmesi bana çok şey yansıtıyor. Sanki Oscar, Jane’nin kök salması gerekenmiş gibi. Oscar, hikayenin bol oksijenli kısmıymış gibi. Güvenelim arkadaşlar biz bu Oscar’a. (Batarsak birlikte batarız diye taraf toplamaya çalışıyorum şu an.) Weller ve Jane hala bir numara shipim ama tüm bu koşullar da nasıl bir araya gelip büyütürler kendilerini inanın bilmiyorum.
Durumlar bıraktığımız yerden çok da bir şey geliştirememiş, biraz daha atak lazım. Jane’in geçmişi çok yavaş ilerliyor ve orada çok fazla cevher var. Bekletmek akıllıca ama dozu kaçırınca sıkıcı olmaya başlayabilir. Yol uzun, paşalar gibi ikinci sezon onayımız da bu yanda, o dövmelerden daha çok konu çıkar, korkak alıştırmayınız kendinizi Jane’nin geçmişi konusunda rica edeceğim. (Tele mi pati?) Sezon dönüşü biraz daha farklı bir tat olabilirdi pek tabii. Ancak formdan düşmediğini görmek de oldukça ümitlendirici. Her halükarda özleşmişiz, doğruya doğru. Haftaya görüşmek üzere. Güzel günler.