Gelelim dedesi ve Ömer'e... Sadri Usta çok haklı. Hulusi Bey, yine her şeyi kendi istediği doğrultuda şekillendirmeye çalışıyor, ama bu sefer zor be Hulusi Bey. Ben Ömer'in seni bir çırpıda affedeceğini pek sanmıyorum. Hayatındaki en kıymetli varlığın kaybı için seni suçluyor bu çocuk. Hasta annesini altı kat kucağında taşımış; kolları değil, ama yüreği acımış. Şimdi öyle bir çırpıda seni affeder mi? Keşke başka yoldan halletmeye çalışsaydın. Çünkü Ömer içini boşaltmadan, içindekileri kusmadan seni affetmeyecek. O isteme töreni de içindekileri boşaltacağı yer değil maalesef. Peki, ne olur? Bizim mükemmel Ömer İplikçi'miz, mükemmel bir beyefendi olduğundan ve oradaki insanlara saygıda kusur etmeyeceğinden dönüp gitmez bence. Defne'nin yüzünden de her şey okunuyor zaten. Defne sessiz, ama aslında bağıra bağıra özür diliyor gözleriyle... Ömer bunu fark edecektir. Hatta yeniden izlediğimde bir şey dikkatimi çekti. Defne sanki bayılacak gibi duruyor. Belki de bana öyle gelmiştir, ama eğer öyle bir şey olursa Ömer dedesine daha da çok kızacaktır gibi geliyor bana. Yani ben henüz bir barışma olacağını düşünmüyorum, ama Defne'yi de anlayacaktır diye umut ediyorum.
"Şimdi seninle, daha önce gittiğim neresi varsa hepsine yeni bir gözle bakıcam. Yani ilk defa gitmiş gibi... Her şeyi birlikte keşfedicez. Seninle her şey güzel… Ben bile eski ben değilim." İşte bu son cümle, her şeyin anahtarı… Ömer artık eski Ömer değil. O yüzden vereceği tepkileri de eski Ömer'e göre düşünmemek lazım. Daha önce de yazdım. Bu ilişkide en çok dönüşen, en çok değişen Ömer… Değiştiren de Defne... Ve yine daha önce yazdığım gibi Defne Ömer'in vicdanı... Dolayısıyla, birlikte mutlaka doğruyu bulacaklardır.
Bölümde üç sahneye âşık oldum. Defne'nin taksiyle Ömer'e gittiği sahne… Görüntü, kadraj, ışık, çekim her şey şahaneydi. Dolma sararlarken Ömer'in Defne'yi öptüğü ve devamında ne olduğunu gayet iyi anladığımız sahne. Bazı şeyleri göstermeden de hissettirebilmek budur işte! Ve Defne'nin arabanın camından sarkıp "Ben bu adamı çok seviyorum!" diye bağırdığı sahne... Aşk bu kadar güzel anlatılabilirdi ancak. Belki Ömer senin başına gelen en acayip şey Defnecim, ama sen de pek normal değilsin hani:) Dedim ya kalp eşini mutlaka bulur! Bulmuş:)
Bu bölümün iki ipucu var aslında. İki önemli cümle:
“Aşk insana neler yaptırıyor?”
“Ben bile eski ben değilim.”
Bakalım aşk insana neler yaptıracak? Değişen Ömer nasıl davranacak? İzleyelim görelim…
Bölümün tamamı görsel açıdan şahaneydi. Emeği geçen tüm ekibin ellerine, zamanına, yüreğine sağlık! Bir özel teşekkür de sevgili Zeynep Alasya'ya... Onun sesiyle duyguları daha bir dolu dolu yaşıyoruz.
Yazımı Ümit Yaşar Oğuzcan'ın "Her Günüm Seninle" şiirinden bir bölüm ile bitireyim. Şu yazının tamamında anlatmak istediğim her şey bu şiirde saklı çünkü… Okuduğunuzda ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm
Sende buldum erişilmez hazları
Yanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan
Duyguların en ölmezini sende duydum
Susuzluğum dudaklarında dindi
Yalnızlığım ellerinde
Çoğu gün unuttum açlığımı
Sende doydum
İlk defa seninle bütünlendim, anlıyor musun
Anladım yaşadığımı her nefes alışta
Seninle geçtim bütün zamanlardan
Seninle var oldum
Sevgiyle kalın…