Olayları Ömer korkunç biriymiş gibi bir noktaya getirmeye çalışmıyorum. Fakat kız istemeye gittiğin evde sanki 78 yaşındaki ahretten yoklama kaçağı kör neneyi ittirmeye çalışıyorlarmış gibi bir yüz ifadesiyle orada oturacağına git Ömer? Her problem yaşadığında kıyafetlerini, nargile cafe şalını ve ÇAYDANLIĞINI al ve kamp kurmaya git Ömer. Orada yüzüğünle oyna, Defne’nin gıyabında kararlar ver ama beş dakika sonra Sinan ve Sude geldiğinde neşe içinde sohbet muhabbet et Ömer. Tabii o esnada da Defne zorunda kaldığı bir hayatı yaşarken, o zorunlu seçmeliler yüzünden yengenle kavga ederken bulsun kendini. Sen evi yık, camı çerçeveyi parçala ama kamp kurmaya giderken yanında çaydanlık götür. Kağıt kalem de alaydın belki bu 1-2 gününü kaleme alır sanat icra ederdin. Üstelik daha hiçbir şey görmedin, Sadri Usta’nın ilk Kiralık Aşk’ın olduğunu öğreneceksin. Seyirci asıl sen görmedin, Sadri’yi ailesini falan bırakıp Defne’yi suçlayacak daha Ömer, iki gün önce öğrendin ama bana söylemedin diyerek. Sonuçta bembeyaz kızın kolundan iyi niyet damarını bulamadı adam, buna mı trip atmayacak? Vallahi Defne biraz daha Neriman’la takılsaydı başına bunlar gelmezdi. Öyle bir triple boğardı ki adamı, kendisinin atmaya vakti kalmazdı.
Ve gelelim son sahneye, 10 bölümde bir yazdığım Ömer eleştirisinin çıkış noktasına; “Bir süre uzak kalalım.” Tabii, Defne kalkıp Manisa’ya gittiğinde hızla peşinden gidip havaalanında veya otoyolda durdurup kim cool olacak tabii ki? Ya da oraya yanına gidip kim kahramanca bir edayla geri getirecek Defne’yi? Dün ayıp olmasın diye taktığı yüzüğü bugün öyle alelade bir kararla değil, bir tam iş günü düşünerek çıkardın parmağından demezler mi adama?
Çok biliyordun Defne’yi, çok iyi anlamıştın ailesini? Bu benim veya bir başkası için önemli olmayabilir, Defne için de öyle olmayabilir. Fakat Ömer’le evlenmeden birlikte olması bile onun yaşadığı dünyada imkansız olan bir kızın, bir de bunun üzerine düğün öncesi terk edilmesi düşünülecek bir şey değil mi? E madem düşünülmeyecek bir şey, ki bence değil, o zaman neden bunca bölüm gıygıy da gıygıy bu ikisi yan yana gelene kadar 98 sene zaman geçmesi gerekti? Peki Ömer “aramız hep aynı sebeple açılıyor” farkındalığına tam olarak şu an mı erişti? Bir sırrın varlığından haberdarken Defne’yle tekrar birleşti, sonra olaylar keyfince giderken bunu dert etmedi, şimdi başka bir konuyu benden nasıl sakladın, bana emrivaki yaptın boyutuna getirdi. Üzgünlüğü yüzünden ve gözlerinden zigon sehpaya dökülen bir kadın var karşında, hırpalamaktan hiç mi erinmez insan? Demek Defne bana asla yanlış yapmaz diyemiyorsun…Tedirginlikle yürüyorsun Defne’yle. Sadece süslü ve güzel yazılmış repliklerle dile getirildi diye haklı falan değil Ömer. Haksız değil ama sapına kadar haklı da değil. Çünkü bildiği tek bir şey olmalı en azından, Defne onun canını bilerek acıtmaz. Senin evi satın alırken onun canının acıyacağını düşünmemen gibi, üstelik zorunda da değilken.
Tüm bunlar olurken hep içimden geçirdim, Defne at şu yüzüğü artık. Bak geliyor zaten o an, sen at Allah aşkına ilk önce. Gurursa gurur, kızgınlıksa kızgınlık. Ömer’i denedin belki ciddi bir adım atmayalım diye, “belki de” dediğinde çıkarıp o yüzüğü gitseydin ya işte? Zaten gelecek o sana. Çünkü Ömer o, son noktayı koyan kişi değilse dayanamaz gelir. Zaten romantik komedi diye keyifle izlediğimiz dizimiz olmuş dram kere dram, zaten bu kulaklar duymuş “iyi niyetinden emin değilim”i, çıkıp gitseydin.
Son bölümde bir düğünümüz var, kimin düğünü olduğu pek de umrumda değil. Asıl artık şimdi bu aşk benim için inandırıcı değil. Ne Defne’yle Ömer’in, ne de Sinan ve Yasemin’in daha da saçma bir şekilde ara verilmiş ilişkisinin varacağı noktayı ve yapacakları düğünü merak etmiyorum. Bu düğün Sude ve Sinan’ınsa bile daha çok içine siner beylerimizin. Nasılsa kimse yaranamaz, giremez dünyalarına. Sahi Ömer bu yüzden yüz yıldır yalnızdı değil mi?