Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Bir küçük aşk hikayesi…
Sezon: 1 Bölüm: 50

Mart 2016'da "Bir Ömer İplikçi Analizi" başlıklı bir yazı yazmıştım. Biraz hatırlayalım: "Ömer hep tek başına mücadele etmiş, hayatındaki en önemli şey işi olan bir adam. Çünkü onu hayata bağlayan yegâne şey işi… Kendinden başka kimseye güvenmemiş, duygularını hep kendine saklamayı tercih etmiş bir karakter. Sürekli terk edilme, bırakılma korkusuyla yaşıyor. Terk edilmektense hiçbir şeye başlamamak daha iyidir diye düşünüyor. Sadece aşkta değil normal ilişkilerinde de böyle. Zamanında duygularını her gösterdiğinde kendince çok incinmiş çünkü. Hayatındaki pek çok ilişki yarım kalmış. Annesi, babası, dedesi, hatta yengesi ve amcası ile olan ilişkileri bile ve Defne'si ile de hala yarım. O yüzden de Defne'nin dediği gibi "Çelik gibi. Kimse onu eğemez, bükemez, çizemez!" gibi görünüyor. Onun içini bilen, en derinlerine kadar inebilen bir kişi var Sadri Usta. Şimdi de Defne!  Şimdi dönelim geçmişe... ‘Çok güzel bir ev burası, çok sıcak… Böyle şeye benziyor gibi... Sana! Senin hiç göstermediğin yüzüne… O şehirdeki şıkır şıkır ev sert, soğuk Ömer, burası da benim tanıdığım Ömer sanki.’ Evet, iki Ömer var arkadaşlar. Biri sert, soğuk, çelik gibi, buz şelalesi, büst Ömer; diğeri sıcak, sevecen, merhametli, çok güzel seven Ömer… Dizimiz başladığından beri bu iki Ömer birbiriyle savaş halinde. Biz ikisini de yakından tanıdığımız için tercihimizi yapmış durumdayız, ama Ömer'in içindeki savaş devam ediyor. Duvarları yıkmak zaman alıyor,” diye yazmışım. Esnek olmayı “kaypaklık” olarak gören bu adamın duvarları hala tam yıkılmamış demek ki. Dönelim 4. bölüme "Sizsiniz inatçı olan! Aşk ve Gurur'daki adam gibi inatçı ve önyargılı... Köşeli yanlarınız var, ama yanlış olduğunu bildiğiniz halde vazgeçmek gururunuza dokunuyor. Filmdeki Lizzy çok haklı. Erkekler kibir ve gururları yüzünden kendilerini harcarlar." Bu konuşmanın sonunda Ömer özür diledi biliyorsunuz. İşte o gün çatlamaya başlayan Ömer'in duvarlarının bazıları yıkılsa da bazıları hala dimdik ayakta. Ömer'in Ömer'i ile Defne'nin Ömer'i hala birbiriyle savaşta. Hepimiz hangi Ömer'in kazanacağını biliyoruz bence.

Mesela şu Ömer'e ne dersiniz? "Ben bundan sonra bu insanı görmeden yaşayamam. Evlilik, sevgililik hepsi hikâye… Onu görmeden yaşayabiliyor musun? Onsuz nefes alabiliyorum diyor musun kendine?" diyebilir mi sizce? 

Hayat tercihlerden ibarettir diyorum ya hep. Ömer de, Defne de bir tercih yaptı. Her ikisi de bu tercihlerinin sonuçlarını yaşıyor. Defne bir yalanın üzerine inşa edildiğini bildiği aşkını, Ömer de sorularına alamadığı cevaplara rağmen yaşamayı tercih ettiği aşkını... Sonuçlarına da katlanacaklar elbet. Nihan ne güzel söyledi: “Kırılıp dökülmeden aşk olmuyor.”

Ne Ömer'e ne de Defne'ye kızamıyorum ben. Çünkü ikisi de haklı, ikisi de haksız. Hepimiz Ömer'in bilmediği bir sır olduğunu, Defne'nin bu yüzden böyle davrandığını biliyoruz, ama Ömer sanki bu sırrı biliyormuş gibi düşünüp Ömer'e kızıyoruz. Bilmiyor! Bilmediği için de sevdiği kadının davranışlarına anlam veremiyor. Nasıl ki Defne'nin kafasında Ömer'i koyduğu bir zirve varsa ve onun mükemmel olduğunu düşünüyorsa; Ömer'in de kafasında kendince harika bir yere  koyduğu Defne var. İşte asıl sorun burada başlıyor. Ne Ömer o kadar mükemmel, ne de Defne... Sevgi koşulsuz olduğu zaman çok değerli… İkisi de henüz bunu başarabilmiş değil. İnsan sen istediğin için değil kendi istediği için değişmeli. Senin istediğine değil, kendi istediğine dönüşmeli.

Şu hayatta yaşayarak öğrendiğim şeylerden biri de büyük konuşmamak ve yargısız infaz yapmamaktır. Aşkın insana neler söyleteceğini, neler yaptıracağını, neleri kabul ettireceğini bilemezsiniz. O yüzden Defne affetmesin demeyin! Ömer'in her ne kadar yüzüğü çıkarmasını saçma buluyorsam da onu da yargılayamıyorum. O sadece sevdiği kadının, hayatını paylaşacağı kadının onun tarafında olmasını istiyor o kadar. Çünkü bu olay özelinde Ömer'in tarafından bakıldığında, her ne kadar iyi niyetli de olsa Defne'nin durduğu yer Ömer'in yanı değil. Dedim ya, kendi taraflarından baktıklarında ikisi de haklı. Dışarıdan bakıldığında ise ikisi de haksız. 

Ömer kendini affettirmenin bir yolunu, Defne'de onu affetmenin bir değil pek çok yolunu bulacaktır. Biz dışarıdan bakan gözleriz sadece. Sevdiklerimiz incinmesin isteriz, ama hiçbirimiz o iki kişinin kalplerinin arasındaki bağın neleri taşıyabileceğini bilemeyiz. Bazen en yakınımızdakilerin bile...

Peki, şimdi ne olacak? Bu yazdıklarım sadece tahmin. Ben herkesin aksine bölümdeki son sahnelerin rüya olduğunu düşünmüyorum. Ömer, muhtemelen Sadri Usta'dan ya da Necmi'den dedesinin kendisi için neler yaptığını öğrenecektir. Defne'yle barışması ve yola devam etmesi için bu yaranın hiç açılmamak üzere kapanması şart bence. Durduğu yerin aslında ne kadar yanlış olduğunu anlayan Ömer'in dedesiyle barışacağını düşünüyorum. Sonrasında da ne kadar büyük bir hata yaptığını anlayarak Defne'den özür dileyecektir. Yüzükler tekrar takılır mı bilemem. Çünkü düğün günü Ömer'in parmağında yüzük yok, ama bunun da bir ters köşe olduğunu ve gizem yaratmak için yapıldığını düşünüyorum. Eğer o yüzükler tekrar takılırsa Neriman ya da Hulusi Bey takar gibi geliyor bana. Neriman, bu sefer gönülden isteyerek başladığı işi bitirecektir. Dedim ya sadece tahmin... Bildiğim ve emin olduğum tek bir şey var! Aşk kazanacak!

Emeği geçen herkesin yüreğine, zamanına ve eline sağlık…

Hayat kısa kuşlar uçuyor… İncir çekirdeğini doldurmayacak şeyler için kimseyi kırmayın, üzmeyin ve yargılamayın! İçlerinde, kalplerinin derinliklerinde neler yaşadıklarını, neyin savaşını verdiklerini bilemezsiniz!

Yazımı Deniz Seki’nin aşkı en güzel anlatan, o muhteşem şarkısının sözlerinden bir bölümle bitireyim.

Aşk öyle bir büyü ki  

Öyle bir büyü ki anlayamazsın

Ah göze alsan olmaz aşka gönül doymaz  

Seven kalbi istesen de susturamazsın

 

Sevgiyle kalın...

 



1 2
Seyda Yalvaç
12/06/2016 08:30
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR