Ayşe Cihan’la barıştı. İnsanı Beşiktaşlılıktan soğutan, son derece maço bir sürprizle af diledi Cihan. “Şampiyonluk aşkına beni affet”miş. İnsanların zaaflarının kılıfına konmuş sürprizler ve hediyeler ne kadar samimi bilmiyorum. Ayşe Beşiktaşlıymış, şampiyonluk maçına gidemiyor; daha yeni stadı bile görmedim diyor. Gelen sürpriz de stadda yuvarlanmaca olunca bir zorakilik sizce de hissedilmiyor mu? Yani o noktada zaten herkes o şaşkınlıkla yumuşar. Barışmak için daha aklı başında konuşmalar yapılması gerekmez mi? Koca koca insanlarsınız. Cihan Ayşe’yi bile azarlayacak gücü nereden buluyor; nikahlı karısı değil sonuçta flörtü. Kaybetme korkusu olmadan yaşamak böyle bir şey demek ki. Biz faniler bilemiyoruz. Barışmadan sonra da eve gelip alüminyum kapta hazır yemek yediler. (Allahım bu nasıl bir yaşam tarzı; bari stadın önündeki kokoreççiden yeseydiniz, hiç olmazsa konsepte uygun.) Neyse, Ayşe kızımız hemen şımardı; “Beni tatile götür iki gün,” dedi, Cihan da kabul etti. Kalktılar hop Alanya’ya gittiler; işte masalsı görüntüler, fotoğraf çeken egzantrik kız, cool adam fln. Buralar sıkıcıydı gerçekten de. Ama bir bombe patlıyor ki, aradığımız kan ve gözyaşını bize getiriyor. Ayşe Cihan’la fotoğraflarını Maide’ye gönderdi. Maide şok, Harun şok!
Harun’cuğum duruma müdahele etmek için hemen helikopterine atladı ve Alanya’ya gitti. Yalnız helikopter daha kısa mesafeler için kullanılmıyor mu? İstanbul-Alanya güzergahı için yavaş kalmaz mı? Neden Harun uçağıyla gitmedi? Helikopterle gidip akşam yemeğine nasıl yetişti? Neyse, biz fakir olduğumuz için bilmeyiz tabii böyle şeyleri. Harun resmen yemeği bastı ve sonunda Harun-Cihan-Ayşe bir araya geldi. Bakalım Cihan bu sefer ne seviyede höykürecek ve bu kabak Dilara’nın başına nasıl patlayacak. Cihan kesin bu işi plan program diye düşünüp yine Dilara’ya yüklenecek.
Haftaya çok heyecanlı bir bölüm bizi bekliyor. Görüşmek üzere..