*Merhabalar sevgili Ekranella okuyucuları, merhabalar tüm Kiralık Aşk ailesi!
Bu hafta bir değişiklik yapayım ve zaten farklı farklı mecralarda birbirinden güzel 698756 adet bölüm yorumu varken ben de kafanızı şişirmeyeyeyim, siz neler söylediniz ve neleri duyurmak istediniz bunlara yer vereyim dedim. Ama tabii ki biliyorsunuz, serseriyim duramam. Sizin sesinizi duyurduğum özel yazımı buradan okuyabilirsiniz. Bölümden birkaç not vermeden olmaz. Gönder gelsin:
*Gallo geldi, gitmiyor. Değişik bir karakter. Moda dünyasının ünlü, herkesin gıpta ettiği ismi ve ördek bulamadı diye Sapanca’da kendini karlarda yuvarlayan Fiko, Fırfır, Fikilifikpetpet veya Gallum, ne dersek artık; bir kuru-pilav için kalktı daha beş dakikalık muhabbetinin olduğu Defne’nin evine gitti. Zaten mübarek Defne’nin adresini şirketin girişine panoya asmışlar hemen aidatlar kısmının yanına, kızın evini ziyaret etmeyen kalmadı. Defne ve Fikret’in yakınlaşması hoşuma gitmedi değil. Kim bilir belki İsmail’in Yasemin’den ayrılmasının bir sebebi vardır, kim bilir belki biz Gallo’dan korkup boynumuza sarımsak bağlarken çıkarır bir duşa gireriz, İsmail ile aşkını izleriz. İso’nun da modasız konseptsiz geçen günü yok mübarek, önce Yasemin sonra Fiko. Brace yourself Ömüş, korkuyorum. Vay dedeyin kemuğune. Bu sefer Defne’ye görümcelik yaptırmazsam olmaz ama, bir DEFRET ikilisi oluşturup mantı sıktırmazsam ben de ben değilim.
*Fiko çok sevilmeyecek bir karakter değil gibi. Ama ben çevreye değil, oğluma güvenmiyorum şu an. Ömer Fiko’yu her gördüğünde arka fonda çalan müzik, o bakışlar içimi titretiyor, sinir krizi geçirip kumandayı yemek istiyorum. Fiko’dan henüz Ömer’e doğru adam akıllı bir yürümeler silsilesi görmedim, bizim oğlan arsız çıktı. Sana terlik fırlatırım Ömer de işte topuksuz sevmiyorsun, totona totona gelsin inşallah.
*Tüm bunlar olurken Defne zaten evden ayrıldı. Hikmet Körmükçü tiyatro oyunu provaları sebebiyle birkaç bölümdür dizide yoktu, eksikliğini hissetmeyen de bizden değildir zaten. Geldi, şenlendirdi yine sağolsun. Onu da Esra’yı da özlemişiz. Yalnız anaaağne, sana normalde kızardım ama aynı evde yaşamaları da pek bir işe yaramamıştı zaten. Attığı taş kurbağayı incitmedi, varsa yoksa saç bandı varsa yoksa uzaktan uzaktan kesmeler. Sapıksın mı olm git adam gibi ben seni izlemek istiyorum, neden çünkü çok güzelsin de? Hep bu iletişimsizlik… Defne evden ayrıldığında Ömer özlemiş, öyle söyledi. Evde onun varlığını aradı. Size söylemedim kendimi beğendirmeye çalışıyormuş gibi olmasın diye ama ben sete daldım. Kabloları falan ayağımın altından ata ata ilerledim ve Ömer’in kravat iğnesiz kravatından tutup yere çaldım. “Turşuların turşusu, madem öyle, kız evdeyken ne diye kendini müziklere verip karanlık odalara kapadın? Derdin ne olm senin?” diye az biraz hırpaladım. Uyandığımda seküriti yaka paça dışarı atmıştı. Ay hiç özgürlük denen bir şey yok, ne banal…
*Koray Sargın adlı yaşayan en büyük çılgın atanının doğum günüymüş. Ben 35 yaşına girdiği için küçük çapta bir kalp krizi geçirir diye düşünmüştüm ama tek derdi adamakıllı bir kutlamaymış. Her ne kadar emeği Defne ve Sinan verip sonunda Ömer’e övgüler yağdırılsa da görsel anlamda çok tatmin edici, şapşahane bir ortam olmuştu. Koriş’in star bebeeeeğğim, herhalde. Zaten hazırlanan videodan hiç bahsetmeyeceğim, bilahare ona random gülerim. Mükemmeldi. Müüüüükemmeldi. Fikrinize zikrinize sağlık. Bu arada Sude günden güne güzelleşiyor mu bu olay nedir allasen? Yine de ortamda kimse Nergis Kumbasar’dan daha güzel olamıyor. Çok enteresan. Unutmadan, en güzel kutlamalardan biri de Nöro’dan gelmişti. Kendisi Koray’a Koray’lığını en iyi yaşatan, vergisini veren, yardımlarını yapan. Ne yaptınız ulan siz? Ne yaptınız? Nerde ne yaptın? Pis, yediği kaba, pisleyen, şerefsiz arkadaş çevresi, bir partiyi çok görüyorsunuz o bile bir parti değil be, bir alevli meyve getir be. Ne demişler; “eller kadir kıymet bilmiyor Nöro, senin kadar kimse sevmiyor Nöro.” Ayrıca Neriman & Koray ikilisini özlemişim, gerçekten. Bu bölüm olayların başrollerden çok uzaklaşması ne kadar üzse de, Koray etrafında şekillenmesi de bir gülümsetmedi değil. Bu arada lütfen, rica ediyorum, bakın diz çöktüm göremiyorsunuz bile beni şu an zira zaten kısayım, ne olur, DAHA ÇOK MİNE! Hande Ağaoğlu’na bayılıyorum arkadaş ba-yı-lı-yo-rum! İlk bölümden bu yana her sahnesinde mutlaka kendine has, tamamen özellikli bir hareket yapıp, her seferinde şimdi ne der ne yapar diye ekrana yapıştıran Mine’ye bayılıyorum. Daha çok, daha da çok lütfen.
*Tabii ki ben daha çok, daha da çok kimleri görmek istiyordum, ma ma ma ma maaaahalle tayfasını! Her ne kadar hamile mi değil mi, oldu mu olmadı mı o işler biraz uzadıysa da bol bol izlemek güzeldi. Bir de Nihan’ın doğurgan herhangi bir canlıya, uçan kuşa dahi atar gider yapmasıyla gaaaaahgaaaayı patlattım. Ben şu an bayağı bayağı bölüm yorumu yapıyorum yalnız, iyi ki kısa tutacaktım ahsakjash Neyse, Serdar çok değişik bir taktik uygulayarak karısını hamile bırakmaya çalışıyor: kusturmak. Kusarsa hamile kalır Serdarcım kesinlikle. Tümdengelim Serdar. Hey gidi Serdar, feylesof Serdar. Fekat neyse ki Nihan hamile çıktı da sonunda maviş maviş, aman yeşil çipil çipil gözlü bir bebek görebileceğiz dizide. Türkan Teyze’min tavırları da anında değişti, oh mis. Bundan sonra Tatar Nihan yerini sağlamlaştırdı, Tatar Sultan olarak kariyerine devam ediyor. Yıldızın parlasın teeeetlim.