Annalise: Hayatına her şey yolundaymış gibi devam etmeye çalıştı. Kocasının durumundan dolayı kendisiyle çalışmak konusunda tereddüdü olan eski bir müşteriyi ikna etti ve bölümün davası da bu şekilde devreye girdi. Konu: Konteynırında uyuşturucu bulunan birisini savunmak. Başardı mı? Elbette. İlk başta ailenin içinde polisin yanında bir köstebek olduğu düşünülse de ortaya çıktı ki yıllardır aileyi araştıran polis müdürü, kasıtlı olarak ailenin üstüne gitmek için birkaç dalavere çevirmiş. Her ne kadar uyuşturucu kabak gibi ortada olsa da adam Annalise sayesinde kurtulmuş oldu.
Yalnız bu sırada olanlarda bir noktaya takılmış bulundum:: Kocası öldürülen veya sevdiğini kaybeden birisi ‘dışarıya’ karşı illa ki yas durumunda mı olmak zorunda? Annalise’in dedektife veya çevreye çıkışması o nedenle gayet yerinde geliyor bana. Bence insanların dışarıya karşı duygusuz görünebilme hakları bulunmalı. Aklım bir şeylere ermeye başladığından beri yakınım birini neredeyse kaybetmediğimden de böyle düşünüyor olabilirim ya da düpedüz duygusuzumdur. Henüz bilmiyorum.
Not: Birazdan konuya geleceğiz ama şimdiden yazayım. Annalise’in Nate kararını destekliyorum.
Hannah: Elbette geri adım atmadı ve polise Annalise’in Sam’i bir vakitler tehdit ettiğini söyleyerek konunun üstüne gitti. Polis bu sayede ev için arama izni çıkarttı ama temizlik güzel yapılmıştı. Bir şey bulamadılar. Kardeşinin yanmış kalıntılarının resimlerini görmek onun için kötüydü elbet, benim için de ülkenin durumundan dolayı talihsiz bir rastlantı yaşanmış oldu. Hannah konusunda bir de Annalise’in kadını kardeşinden hoşlanma, yani ensestle itham etmesi var; o kısmı deşmeyeceğim.