Malikanede ise Mukaddes kendi doğurduğu oğlunun nasıl olur da ondan habersiz kendi evine çıktığının şokunu atlatmaya çalışıyordu. O sırada Fatih babasını arayıp hemen teyzesi ve babaannesi ile eve gelmelerini, onlara güzel bir haberleri olduğunu söyledi. Fehmi ne yapıp edip Mukaddes'i atlatmalıydı. Salona geldi ki, oooo Servet Bey'ler de gelmişler. Hem de ne gelme, gelmişler de düğünü bile konuşuyorlar. Neyse Fehmi yalandan bir cenaze uydurdu da hızlıca kalkıp Fatih'lere gidebildiler.

Tam güzel haberi verecekti ki Zeynep, bu sefer de Selin'in dedikodu hattı iyi işlemiş. Haberden haberdar olan misafirlerini yine içinde bir ukde ile karşıladı kızcağız. Zaten başka haber verecek kimse de kalmamıştı.

Fadik ile Şaziment'in cephesinde işler iyi gidiyor gibiydi. Ev tutulmuş, dayanıp döşenmiş, mutlu ailelerini bir araya getirmek için bir tek Ayfer'i ikna etmek kalmıştı. Ama kocası, yani eski kocası Mustafa, sanki ev tutuldu ya Ayfer olsa da olur olmasa da havalarındaydı. Ben elimden geleni yaptım istemiyor ne yapayım en iyisi kahveye gideyim, zaten atkımı unuttum deyip resmen tüydü. Ah kızlar ah, tabii sizin babanız olduğu için adamı dışarıdan göremiyorsunuz. Bunu duymak hoşunuza gitmeyecek fakat babanız bir sahtekar. Tıpkı Ayfer'in size bin defa söylediği gibi...

Bu arada Orhan'la Fatih'in arasındaki tatlı rekabet şimdi de bebek konusuna sıçradı. Orhan ilk bebek haberini onlar verdiler diye hafiften kıskanmıştı. Hala yetişme şansımız var deyip Selin'e yanaşmaya çalıştı. Ama o sırada Elifsu içeri dalıp abisi ile yalnız konuşmak istedi. Hatta konuyu daha da uzatıp abisi ile uyumak istedi. Herkesin kendisini unuttuğundan dert yandı, abisi de kıyamadı küçük kardeşine tabii, isteğini kabul etti.