Jeneriğin her defasında gözümü bile neredeyse kırpmadan seyrettiğim bir jenerik olduğunu söylemiş miydim? Kuşların her birinin bir diğerine benzememesi her birinin ayrı telden çalarken rüzgarın veya başka dış etkenlerin savurmasıyla beraber uçma, birlik olma, kopamama halleri. Çok güzel çok.
Gülümser’in bir evi var artık; bir göz oda değil sadece bir yuva. Bu mahallede en yürekli Reşat işte, gördünüz mü?
Nurten’in Murat’tan hoşlanması çok anlaşılır bir şey, peşinden koşmasına, hale yola getirmek için sürekli çaba harcamasına gerek yok. Murat onun gözünün bir hareketine mum gibi olacak, ne derse yapacak; hem hoş çocuk hem de yumuşak ruhlu daha ne olsun. Yıllar sonra sıkılacak, çok sıkılacak.
Nazlı göğsünü gere gere söyler sevdiğini; ateşe bakar gibi kendisine bakan Seyfi’ye. Bu ilişkinin atılganı belli ki o olacak, onun zoruyla Seyfi sevdiğini kekeleyerek, beceriksizce tekrarladı tekrarlamasına ama Seyfi tarzı bu değil. O sevdiğinin ensesinden tutup öyle bir öper, öyle bir sarılır ki kafasını Nazlı’nın saçlarına göme göme, seni seviyorum da neymiş dersin .
Aşk hallerinizi severim sizin tam aptal aşık formatı elele, omuz omuza oturup konuşmaya bile ihtiyaç duymadan günlerce oturabilirsiniz değil mi? Sonra Seyfi bir konuşur, öyle şeyler söyler ki gözlerinin içinde kaybolmak istersin. Tadını çıkar Nazlı aşık olmak sana çok yakışıyor.
Ben kendimi hiç affetmeyeceğim Refik, ama sen beni affet, ne olur affet. Sen kendini affedemedikten sonra yedi cihan affetmiş neye yarar be Gülümser.