Reytinglerin fatihi Poyraz Karayel, üçüncü sezonuna bambaşka bir hikaye ve yepyeni oyuncularla başladı. Dün akşam yapım şirketi, dizi ekibi ve kanal yöneticileri Sait Halim Paşa Yalısı’nda ilk bölümü hep beraber izlediler. Ekranella’nın da katıldığı geceden enstantaneler aşağıda…
Dün akşam, memleketin en çok izlenen dizilerinden Poyraz Karayel’in merakla beklenen yeni sezonu başladı. Bu kez bambaşka bir Poyraz Karayel izleyeceğimizin tüyosunu çok önceden almıştık. Herkes eli yüreğinde ‘Poyraz gerçekten öldü mü?’ diye birbirine sorup duruyordu. Hatta ünlü gazeteci Taha Akyol, Kanal D Genel Müdürü Barış Tünay’ı arayıp, “Öldü mü Poyraz, söyle, ona göre izleyeceğim diziyi,” demiş. Ancak ekibin tamamı gibi Barış Bey de Nuh demiş peygamber dememiş, “Söyleyemem abi,” demiş. Bu bilgiyi de dün akşam Sait Halim Paşa Yalısı’nda tüm ekiple birlikte verilen yemekte öğrendik kendisinden.
Şimdi size bu keyifli geceden biraz bahsedeyim. Televizyon yazarlarından tutun da sadece dizi meraklısı olanlara kadar pek çok basın mensubunun, Poyraz Karayel’in tüm kadrosuyla beraber dizinin ilk bölümünü izlediği gecenin başında, salonda bir tek İlker Kaleli yoktu. Pek çoklarının gözünde hala “Yoksa gerçekten öldü mü?” sorusunu görebiliyordunuz ama biz Ekranellacılar olarak Kaleli’nin çekimlere gittiğini bildiğimizden, benim için rahattı doğrusu.
Elbette bütün gece gözüm kapıda kendisini beklemedim. Zira sohbet edilecek dünya tatlısı insanlar ve verildiği takdirde alınabilecek tüyolar vardı! Mesela Funda Eryiğit’le sohbet ederken, “Çok tatlı bir kötü olmuşsunuz,” diye kendimce saçma bir espri yaptım. “Yoooo,” dedi “Ben aslında kötü değilim, ben aslında polisim.” Doğru mu söylüyor beni mi kafaladı artık ilerleyen bölümlerde göreceğiz.
Ben yemekte dizinin yeni ‘gıcık’larından Fatih Dönmez ve Ozan Çolak’ın masasında oturdum. İkisi de dünya tatlısı insanlar. Ozan Bey’le biraz dizi sektörü eleştirisi yaptık. Dönmez ise ilk sahnesindeki makyajının abartısından duyduğu memnuniyetsizliği dile getiriyordu o sıra. Meğer karakteri sara hastasıymış ve sara hastalarının gözlerinin altlarında morluklar olurmuş. Oysa ben, Bahri Baba’ya, Cevdet’in kendisini dövdürdüğü imajını vermek için sahneye ‘mosmor’ çıktığını düşündüğümü söyledim. “O da ilginç bir bakış açısıymış,” dedi.
Her iki oyuncunun da ekranda kendilerini izlemekten hiç hoşlanmadığını öğrendim bu arada. Bir süre, kendi yapımlarını hiç izlemeyen yönetmenleri, oyuncuları konuştuk. Onlarla empati kurmaya çalıştıysam da başaramadım. Ben oyuncu olsam, kendimi izlemek için meraktan çatlarım yahu.