Sevgili Kiralık Aşkseverler, tekrardan merhabalar. Kiralık Aşk'ı benim gözümde, diğer dizilerden ayıran en önemli şey, çoğu konuda, çoğunluk olarak aynı fikirde olabilmek. Mesela bu konulardan birisi de Fikret Gallo'yu sevmemek. Sadece Gallo'yu anlatacağım bir yazı kaleme alacağım hiç aklıma gelmezdi, ne hallere düştüğümüzü artık siz düşünün. İlk ve son olarak Gallo için wordde açtığım bu temiz sayfayı, onun edepsizlikleriyle kirleteceğim. Hayağğt ağlamaklığğ.. Umarım, bu ciddi bir elveda yazısı olur ve gidişini konfetilerle kutlarız, halaya dururuz. Ömer ve Defne görseliyle içimizi açtığımıza göre, yazımın her bir satırında, anları hatırladıkça sinir katsayınızın yükseleceğini belirtmek isterim, ama gömmezsem içimde kalırdı. Kalbimden aklıma gelen hisler doğrultusunda.. (Aklıma tükürene küserim, aklımı seveyim ^.^)
Biz Kiralık Aşk Ailesi olarak neler yaşadık, nelerle sınandık da kimse New York'un Gülü kadar nefretimizi kazanamadı, başımızı ağrıtmadı. Peki bizler oturduğumuz yerden, birilerini sevmemek için nedenler mi arıyorduk? Asla! Ponçik kalplerimiz, herkescikleri sevmeye müsaitti oysa ki, Fiko bize yanlış yaptı, enter.
Öncelikle Barış Arduç'un hastalığı sebebiyle, özel bir bölüm izleyerek başlamıştı tanışıklığımız anka armasıyla. Kökleri geçmişten gelen bir nefretti yani bizimkisi. Kara gözlü, mavi saçlı bir küçücük Ayşe, Ömer'in en zor, en çaresiz zamanında, geleceğine umut olmuştu, annesiyle barışmasını sağlamıştı, teşekkürler. Ömer'e bir anka arması armağan etti bu kız, Ömer'le konuştu ve o gün Cihangir Tepesi'nde yollarını ayırdılar. Hayatta böyle şeyler olur bazen, bir yabancı hayatınızda keskin bir değişikliğe sebep olabilir, neden olmasın? Eğer böyle hayatınızı değiştiren bir insanla karşılaşacak olursanız, sakin olun ve derin bir nefes alın, ONUNLA EVLENMEK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ, rahatlayın. Yani demem o ki Fiko sen çok yanlış gelmişsin.
31. bölüm itibariyle, bir Gallo meselesi çıktı başımıza ki sormayın. Herkesler onun peşine düşerken, Ömer İplikçi de bir o kadar onu asla umursamıyordu ve biz neler olup bittiğini anlamakta güçlük çekiyorduk. Bu adı telaffuz ederken, kalın "o" tek "l" kullananlar mı dersiniz, ince "a", ince "o", çift "l" ile telaffuz edenler mi dersiniz, karmaşıklıklar içinde boğuluyorduk. Ördek yiyen, otel odalarından çıkmayan, insanlardan kaçan, cinsiyetini bilmediğimiz bir tasarımcının peşinde koşup duruyorduk. Sapanca'da harcanan saatlere yazık etmişlerdi matmazel, her kimse alacağı olsun moduna çoktan geçiş yapmıştık. "Gallo, Ömer Bey'i beğenmiyormuş," diye fısır fısır yayılan bir dedikodu ilişti mi hiç kulağınıza? Heh doğrudur, kendileri Ömer'in çizgisini beğenmemekle beraber, kadın ruhundan anlamadığı konusunda çok da iddialı bir ön giriş yaptılar hikayemize. Dolayısıyla, Defne ile beraber bizler de sinir olduk kendisine tanımadan. Defne, ağzına vuracaktı, o kim ki senin hakkında böyle konuşuyor falan diyordu o zamanlar Ömer'e tam bir 43. bölüm final sahnesi Defne yani, pek bir atarlı.
Ömer'in bir kadınla yaşamadığı sözde belli olduğu için -doğru ya da yanlış konu bu değil- Defne, sevdiceğinin yıpır yıpır yıpranmasına, karizmasının çizilmesine dayanamadı ve Ömer'le 15 gün evcilik oynamaya karar verdi. Bir küçücük Gallo bahanesiyle aynı evde yaşamaya başladılar ama Defne misafirliğe gelseydi, Ömer onunla daha çok vakit geçirecekti. O yüzden, hayalimizdeki sahnelerin harcanmasına olan üzüntümüzü de Gallo'ya yıktık, Defne'nin Ömer'den bir şey saklaması yüzünden böyle oldu diye düşünecek halimiz yoktu. (Trip atan bebek ifadesi)
Derken günlerden bir gün, tabii ki de Passionis yine batmanın eşiğinde, Gallo adına bir gece düzenleniyor. Yer, Sait Haim Paşa Yalısı. Editliyorum, Ömer'in Defne'sine evlenme teklifi ettiği resepsiyon mekanı. Ömer İplikçi, zorla katıldığı bu davete, koluna Defne'sini takmadan gitti, merdivenlerden flashback yapmadan indi, kalbimiz kurudu. Gördük mü kenarda kocaman, böyle öküz kadar bir ankalı afiş, poster, artık her neyse adı. Ayşecik'ten Fikret Gallo olmaz dedik, en çok biz olmaz dedik ama yaptılar, oldu, döne döne oldu. Her gördüğümüze acaba bu o mu diye bakarken, romantik komediye yakışır bir şekilde bir tanışma sahnesi, Ömer ve Fiko arasında.. Masum kelebek Defne, Ömer'in evinde uyuyor bu sırada.. Evet o gece twitter trend topic listesine, Ömer ve Fiko'yu soktuk. Ama neden soktuk?
Zaten ezelden kılız, gıcığız, düşmanız. Bir de üstüne Ömer'im İplikçi'm'le yürüyüş turları, davetlerden kaçmacalar, partiler, danslar, diskolar. Tamam abartıyor olabilirim ama danslara diskolara gideydiler de, böğrümüze oturan Fiko'nun arkasından atılan Ömer İplikçi gülüşünü bize göstermeyeydiler. Vay yine mi keder, ama artık yeter.. Ekranella yazılarım referansımdır, Ömer'den asla şüphe etmedim ama etrafa güvenemiyoruz işte.
Borcuna sadık bir karakteri vardı Fiko'nun, sırf Ömer onu kendisine düzenlenen geceden kaçırdı diye, (bu ne saçmalıktır arkadaş!) Passionis'le iş yapmaya karar verdi. Ömer'im İplikçi'm için yaptığı karalama kampanyasına da, "Ben geçen senenin tasarımları için söylemiştim," gibi bir kılıf uydurdu. Origamiler falan yapıyor, izinsiz imparator koltuklarında oturuyor, keyifler gırla haspamda. Ekseriyetle uyuz oluyoruz, en çok biz uyuz oluyoruz.
Biz uyuz olurken, Defne hiç oralı olmadı, kendisiyle ayak üstü kanka oluverdi. Bir de Ömer'e "Fikret iyi bir kız," naraları atıyor. Allah'ım ne büyük acılar bunlar! Gel zaman git zaman, Defne tüm sırrını, Ömer'e koşmak için Fiko'ya anlatıverdi. İsyaağğğn, geriye bir avuç yalaağğğn, bizi bu derde sen attın Defneğğğ de kafamız hep dumağğğn. Ne zaman düşünsem sakin kalamam mesela, ne saçma sapan bir eylemdi bu böyle? Neyse, dünyaca ünlü tasarımcı Fiko'nun 200 Bin TL'si olmaması gibi bir girdaptan da geçtik. Fiko, Defne için Ömer'i sattı da, mesele Tranba'lara Sude'lere vardı da, hayatımız oldu yalan dolan. Fiko dediler, iyi dediler, iyilik perisi dediler, inanmadık. En çok biz inanmadık, döne döne inanmadık, yetmiş milyon tek yürek Fiko'nun atacağı kazığa kendimizi hazırladık.
Defne'yi prensine kavuşturduğu için mutlu olan Fiko da Ömer'imden İplikçi'mden hoşlanmaya başladı, paralel zamanda. Biliyor ki adamın kız arkadaşı var, aman canım ne olacak modunda. Ömer geldi, "Müthiş bir hayal kırıklığısın Fikret," dedi, sanarsınız ki, otuz senelik kocasından darbe yedi, öyle bir mutsuzluk. Sonra benim safoz Defo'ciğim, git dedi, Ömer dedi, belki olay dedi, göründüğü gibi değildir dedi, Fikret'le bir konuş dedi. Ömer İplikçi bu, Tranba uzantılı gömülmeyi kaldırır mı? Tutturdu Gallo'yu gömücem de gömücem. Gömdü de, ama sonra bir hayır işini de gömdüğünün farkına varınca, vicdanına yediremedi ve durumu telafi etmek adına çalışmalara başladı.
Sevgili Defo'ciğim nereye kadar İplikçi olacağını saklamayı amaçlıyordu bilinmez, Fiko durumu öğrendi. Bir anda dürüstlük bu hayattaki en önemli şey oldu kendisi için. Hiç bir şey bilmiyor, yemeden içmeden Ömer'imin İplikçi'min kapısına geldi her şeyi anlatmak için. Drama nedir en iyi bizler biliriz, gerilim nedir en iyi bizler biliriz, bir çift kenafir bakışa maruz kalıp irite olmak nedir, en çok biz biliriz, döne döne biliriz. Defne'ye en güzel dürüstlük sözlerini yalnız biz sms atabiliriz. Defne'yi yalvarır hale soktuğunda, çaresizlik içinde bıraktığında dedim ki, "İstersen anlat her şeyi, anlatırsan anlat, anlat da kurtulalım senden yeter be" Garibim, kırk kilo kızıl afetim, mıh gibi çakıldı olduğu yere, Fiko gözleriyle Ömer'i yiyordu, o bir şeycikler yapamıyordu, mesele bir ankaydı, ankanı da al git!
Fikret anlatır mı da anlatır mı diye dört dönen Defne'ler, Ömer'in gözüne sürekli tuhaf halleriyle batıyor diye gerildik ama Ömer zaten oralı olmadı, olsundu. Defne yürekli davrandı, mavi saçlı kız dedi Fikret dedi Ömer nerden biliyorsun bile demedi. Olsundu. Cihangir Tepesi'ne gittiler de Ömer gözler nasıl mavi anlatsana biraz bile demedi, olsundu. New York'un gülü bu arada Ömer'e aşık oldu demiş miydim? Nasıl oldu ben de anlamadım. Partiden kaçırılmasının şerefine, Passionis'e borçlu hisseden Fiko, bir anka verdi diye evleneceklerini zanneti, bakın buna hala gülerim. Olmayan küllerden bir aşk doğurma çabası. Tabii ki kayış "Biz şimdi nolcaz" la koptu, bende de. Düşman bile değiliz bu saatten sonra, haberi yok.
Hayır Fiko kardeşim, evlenmek üzere olduğunu bildiğin bir adama aşık mı oldun? İnsanlık hali, başım gözüm üstüne. Göm aşkını kalbine, çek git geldiğin yere. Gitmiyor musun? O zaman sus, açma ağzını otur oturduğun yerde, bak demokraside çare çok gördüğün gibi. Zümrüdüanka Yoldaşlığı diye film yaptılar, onda bile bu olayı bu kadar abartmadılar. Sanki Ömer Fiko'ya "New York havası al gel gülüm, sonra evlençem ben seninle" demiş de, yokluğunda Defne'ye aşık olmuş. Öyle bir burukluk, öyle bir ağlamaklı haller, öyle bir Defne'yi yerme ve ezikleme çabaları. Adamın eline mi yapışmıyor, yanında aptal aşığa mı bağlamıyor, Ömer'in ensesine mi dokunmuyor, "Pardon" a Ömer'imi mi anlatmıyor! Edepsizlik yazın Google'da aratın karşınıza Fikret Gallo çıkacak. Ömer desen hala oralı değil, hala ne olduğunu görmüyor, hala Defne paranoya yapıyor kafasında. Bozar mı sandınız ankalar, yüzüğü taktık da geldik derken, New York'un gülü kezbanlıkta yeni bir level'e geçti, Passionis'e ortak olacam diye kudurttu bizleri. Nöro'mun yapmadığı kalmadı, gömecem ben de gömecem dedi, yok arkadaş kız kazık çakmış İstanbul'a, gitmiyor.
"Gallo nedir, neden sevilmez?" temalı yazımızın son düzlüğünde size yüzsüzlükte dünya patenti almış da gelmiş bir Fiko'dan bahsetmek istiyorum ki, nişanlı bir adama aşık olduğunu, adamın nişanlısı olan kadına söylüyor. Hahahahahah. Hangi iyi? Ben böylesini, evladım olsa sevmem ki. Daha önce de söylemiştim, dünyaca ünlü tasarımcı falan diyince insan ruh hastası Sude'den farklı bir profil bekliyor diye. Bakın ben inandım biliyor musunuz? Yok dedim, Ömer'e dedim, yürümez dedim, daha neler dedim en başında. En çok o yürüdü, döne döne yürüdü ve ŞANSLARI OLABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORMUŞ. Hahahahahahaha. O yüzden ben İz'i de, Feryal'i de, Yasemin'i de mumla ararım, Gallo'yu da Ömer'e havale ederim, eh bence en sonunda o gerekeni yapacaktır. Hepimiz adına yapacaktır. YAPMALIDIR.
*Sevmemiz için çok uğraşıldı, ankalarla Ömer'in hayatına şöyle dokundu, böyle değiştirdi. Kendi imajını zedelemek suretiyle, iki aşığı kavuşturdu. Bombelere gelin! Sevemedik. Biz zaten sevmezken, daha da sevilmeyecek bir karakter oldu, şimdi gideceği andan da çok gömülüp de gitmesini dört gözle bekliyoruz, haketti bence.