Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
İyi ki doğdun Friends!

Yazmaya başlamadan önce belirtmek isterim ki bu satırlar, dünyanın en güzel dizisinin Friends olduğu ile ilgili bir adet bile şüphesi bulunmayan bir insana ait ve güttükleri bir objektiflik kaygısı katiyen yok.

İlk Friends izlemem, dizinin final sezonundan üç sene sonra, bin yıldır yaşadığım Ankara’dan taşınmam, ve gittiğim yerde doğal olarak yalnız, pek yalnız olmamla başladı, ve belki bunun da etkisiyle, Friends için en çok kurulan cümlelerden biri olan "hakikaten beraber takılıyormuşuz gibi’" durumunu aşırı derecede yaşayarak oldu. Ya da ben öyle sanıyordum. Çünkü şimdi, hala bu bahsi geçen yerde yaşıyorum, taşınma depresyonundan çıkalı haliyle yıllar oldu ve hala dün akşam Digitürk Comedymax’te yayınlanan tekrarlarından birini izlerken (Şükran Günü bölümlerinden birisiydi, Rachel’ın yaptığı tatlıya et, soğan ve bezelye koyduğu ve Monica’nın ailesine Chandler ile yaşamaya başladığını söylediği bölüm) Monica’nın annesi Ross’a "Divorced, again?" dediğinde hunharca güldüm ve bölüm bittiğinde bir bölüm daha başlamadığı için epeyce üzüldüm. Yine aynı bölümde, Ross, Rachel’ın tatlıyı yanlış yaptığını anlayıp üzülmesin diye bir tabak dolusu krema ve eti bir anda yuttuğunda, aşk denilen mevzunun hiç konuşulmadan da sürekli itiraf edilebileceğini düşündüm. Ki zaten Ross’u biraz tanıyan herkes bilir bunu.

"How I Met Your Mother daha komik," gibi cümleler çıkar mesela arada. İşte bu, hiç Friends izlememiş olmak demektir aslında. Çünkü "Neden Friends?" sorusunun cevabı hiçbir zaman "Çünkü Friends çok komik," değildir. Evet, Friends çok komiktir, ama aynı Friends bölümünü onuncu izleyişte de mutlu bir insan haline gelmenizin sebebi bu değildir. O altısıyla arkadaş olmaktır asıl sebep, geniş fincanlarla kahve içip, Central Perk’te takılmaktır.

En sevilen Friends karakteri de insanın kendi hayatında olup bitenlere göre değişir durur. Bir gün Ross için üzülürken, öbür gün "We were on a break!" haykırışına hak verirsiniz, Rachel’ı şımarık bulursunuz. Phoebe’nin fazla anormal olduğuna inanırsınız bir ara, sonra sevgilisi Mike’ın zengin ve çok havalı ailesiyle tanışmaya gittiğinde, et yemeye çalışmasını izler, onla en yakın arkadaş olmaya karar verirsiniz (bin yılın vejeteryanıdır çünkü). Monica’nın en basit oyunlarda bile ne kadar çirkef bir insan olduğunu görüp ona kızabilirsiniz (Joey ve Chandler’a iddia uğruna evini kaptırmışlığı bile vardır), sonra aslında altı arkadaşı bir araya toplayan ve her daim besleyenin o olduğunu farkedip, iyi ki var dersiniz. Rachel’a aşık olduğunda bile Joey’e kızamazsınız mesela, çünkü o zaten Ross’u düşünüp o kadar suçluluk duyar ki hali hazırda, "bi de ben şey yapmayayım" geçer kafanızdan.

Şahsi favorim Chandler’dır ama yine de. Ailesi ile bağları en zayıf olanı olduğu için belki biraz da, arkadaşlarını en çok onun sevdiğine inanırım. Phoebe’nin de ailesi yok denecek kadardır gerçi ama, nihayetinde o Phoebe’dir ve her koşulda hayatta kalabilir, kalmışlığı vardır. Halbuki Chandler, taa üniversite zamanından beri Ross’un arkadaşlığında, ve sonra da Monica’nın aşkında kendisini hayata tutunduran bir şeyler bulur. Bana öyle gelir ya da. Biraz da tek çocuk olmasıyla empati yapıyor olabilirim. En baştan söylediğim gibi, objektif değilim konu Friends olduğunda.

Hem deli gibi bir ‘tekrar buluşma’ bölümü çekilsin istiyorum, ki onlar zaten her zaman beraber takılıyorlar, tekrar bizimle buluşma buradaki kasıt, hem de öyle oldukları gibi kalsınlar istiyorum.
Nice yıllar ve iyi seyirler dilerim.

YORUMLAR




DİĞER HABERLER