Hayatta her şey yolunda gidiyor diyelim. Kendi isteğinizle evdesiniz, dışarıda yağmur var, yanınızda kahveniz, peki bu ikilinin yanına ne gider? 6 gencin hayatla mücadelesi, sımsıcak hikayeleri olur mu mesela? Bir televizyon efsanesi olan Friends’den bahsediyorum. 1994-2004 yılları arasında yayınlanan; Rachel, Chandler, Monica, Joey, Phoebe ve Ross’un hem kendi hayatlarındaki mücadelesini hem de birbirleriyle ilişkilerini anlatan dizi, 1994-2004 yılları arasında yayınlanmasına, son bölümünün üzerinden 12 sene geçmiş olmasına rağmen halen dünyanın dört bir yanındaki hayranları tarafından takip ediliyor, neredeyse her sene yeniden başlayacağı şeklinde spekülasyonlar çıkıyor ve devam etmese bile bir filminin çekilmesi pek çok insan tarafından isteniyor. Peki, Friends neden bu kadar çok sevildi? Onu muazzam yapan neydi? Nedenlerini yazdım.
Friends hayatın içindendir
Friends bir komedi dizisidir ama karakterlerin yaşadıkları olaylar ‘’yok artık!’’ dedirtecek cinsten değil, hepimizin başına gelebilecek olaylardır. ‘’Hayat olduğu gibidir’’ kuralı onlar için de geçerlidir ve onlar da hayatın kötü sürprizlerinden nasibini alır. Hayatla mücadele edişlerini izler, hepsinin büyümesine şahit olursunuz.
Onlar bizim de arkadaşımızdır.
Dizideki karakterlerle aranızda bağ oluşur, onları kendi arkadaşınızmış gibi görürsünüz; üzüldüklerinde sarılmak, mutlu olduklarında yanlarında olmak, sofralarında onlarla birlikte oturmak istersiniz.
Biraz da hayallerdir.
Friends’in tek bölümünü izleyip de ‘’benim de böyle arkadaşlarım olsa’’ , ‘’dostlarımla hep böyle olsam’’ demeyen insan yoktur herhalde. Aralarındaki dostluk ilişkileri hepimizin gerçek hayatta isteyeceği türdendir ve dizinin sevilmesindeki en önemli etkenlerden biridir.
Sinir yatıştırıcıdır.
Canınız mı sıkkın, arkadaşınızla kavga mı ettiniz, dünyanın çok kötü bir yer olduğunu mu düşünüyorsunuz? Şanslısınız ki yan etkisi olmayan, mis gibi bir ilacınız var. Açın bir bölüm Friends, hiçbir şeyle gülmeseniz Chandler’ın bir esprisiyle gülersiniz.
Karakterlerin hepsi doludur ve içlerinden ‘’olmasa da olur’’ diyeceğiniz birisi yoktur.
Karakterlerin kişilik özelliklerinin altında mutlaka bir sebep vardır, bu sebep de çoğunlukla ailelerinden kaynaklanmaktadır.
Monica’nın temizlik hastalığı, Chandler’ın esprileri, Phoebe’nin gariplikleri, Ross’un takıntıları, Joey’in biraz saf halleri ve çapkınlıkları, Rachel’ın tatlı şımarık halleri; birini çıkartsanız zincir bozulur. Bir sahnede herhangi birisi olmasa, hemen onun yokluğunu hissedersiniz, öyle bir bütünlük vardır aralarında.
Yemek sevgisi aşılar.
Joey Tribbiani’nin yemeklere olan sonsuz bağlılığı –en çok da pizza- sizin de iştahınızı açar, benden söylemesi.
Konuk oyuncularıyla da ayrı bir yere sahiptir.
Friends, konuk oyuncularıyla da ayrı bir bir izlenme sebebidir. Robin Williams, Billy Cyristal, George Clooney, Bruce Wills, Danny Devito, Gary Oldman, Sean Penn, Brad Pitt, Susan Sarandon, Julia Roberts, Ben Stiller, Reese Witherspoon, Charlie Sheen, Alec Baldwin dizinin konuk olarak ağırladığı oyunculardandır.
Peki Friends’i izlediğiniz için neden pişman olursunuz? Bence daha önce izlemediğiniz ve izleyip bitirdikten sonra yerini başka bir şeyle dolduramayacağınız için.
Sizi gerçek dünyadan ve dünyevi dertlerden uzaklaştırıp ara vermenizi sağlayacak terapi niyetine, her gün biraz Friends iyi gelir.