Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Bird Box basın toplantısından notlar

Netflix dün, yani 28 Aralık 2018’de, bir hafta önce 21 Aralık’ta yayına giren Bird Box’ı yedi günde 45.037.125 kişinin izlediğini duyurdu. Platformun şimdiye kadar bir haftada en çok izlenen filmiymiş Bird Box. Tabii bu rakamı sağlama imkanımız yok, Netflix ne derse o. Ancak filmi tanıtmak için dünyanın çeşitli yerlerinde bir çok toplantı düzenlediklerini biliyoruz, hatta bunlardan birine biz de katıldık. İşte Berlin’deki Bird Box basın toplantısından notlar:

 

.

“Hellooo and Welcome everybody. Netflix adına sizlere bugünkü basın toplantısına hoşgeldiniz diyorum… Telefonlarınızın uçuş modunda olduğundan emin olunuz. Daha sonra soru sorarken lütfen kendinizi tanıtınız. Lütfen fotoğraf çekmeyiniz, selfie ve imza isteğinde bulunmayınız. Teşekkürler. Ve şimdi, gözlerimizi kocaman açıyoruz ve zamanımızın en büyük oyuncularından birini, Oscar ödüllü Sandra Bullock’u davet ediyoruuuzzzz……” Alkışlar, alkışlar….

.

Netflix’in 21 Aralık’ta yayına giren yeni filmi Bird Box’un Berlin’deki basın toplantısında değil de, seyirci kontenjanından katıldığımız bir Beyaz Show’daymışız gibi hissettiren bu giriş, platformun her geçen gün bünyesine kattığı ünlü yönetmen ve oyuncularla sinemanın seyrini değiştirmenin yanı sıra, film yapımcı ve yıldızlarıyla yapılan toplu röportajların yani ‘press junket’ların da tabiatını da değiştirmekte olduğunun kanıtı. Netflix, daha önce bir masanın etrafına dizilmiş en fazla 10 gazetecinin sorularına muhatab olan ünlüleri kurtarmış diyebiliriz. Gazetecilerin tümünü aynı anda bir salona doldurmuş, mikrofonu filmle ilgili anlatılmak istenenleri soran bir ‘tanıdığa’ teslim etmiş. Esas meseleler konuşulduktan sonra da gazeteci ve blogger kalabalığına bir kaç soru hakkı tanımış. Hadi bakalım, başlıyoruz o zaman:

.

Sandra Bullock yıllar önce senaryoyu okuduğunda hikayeden pek etkilenmediği için pas geçtiğini ama iki yıl önce tekrar okuduğunda belki de bu kez anne olduğu için takılıp kaldığını, anneliğin her daim korkuların en büyüğüyle birlikte yaşamak olduğunu, beş yaşında iki çocukla birlikte film çekmenin zorluk ve sorumluluğunu, John Malkovich’in filmdeki kuşlarla çok özel ilişkisini anlattı tatlı, tatlı. Özel hayatına dair de annesinin Amerikalı, babasının Alman olduğunu, bu nedenle evlerinde Noel’in hep Alman geleneklerine göre kutlandığını öğrendik. (Açıkçası ben daha önce bu yarı Almanlığı ve belli ki mükemmel Almancasını bilmiyordum, artık Bullock’un kafamda daha net bir yere oturduğunu söyleyebilirim.) Çocuklarının Afrikalı Amerikalı olduğundan, hayvan severliklerinden, hatta köpeklerinden bile bahsetti. Sonra da uzun, uzun, örneklerle yönetmen Susanne Bier’a olan güvenini ve hayranlığını anlattı.

.

Tabii söz #MeToo hareketine de geldi. Bütün setlerdeki erkeklerin artık ne kadar büyük bir korku içinde oldukları, espri yapmaya bile çekindikleri konuşuldu. “İşte bazen eşitlenmek için sarkacın ters yöne de sallanması gerekir böyle,” diyor kendisi. Kadın yönetmenle erkek yönetmen arasındaki fark sorulduğunda Bullock hemen cevapladı soruyu: “Farkları, cinsel organları. Kadınların vajinası var. Daha önce de kadın yönetmenlerle çalıştım, onların da vajinası vardı.”

.

Ve güzel güzel konuşurken birden şöyle bir soru: “#MeToo hareketiyle sinemada seksizmin üstesinden gelineceği belli oluyor. Peki ya ‘agism’in, yani belli bir yaşın üzerindeki kadın oyunculara rol verilmemesinin de geride kaldığını söyleyebilir miyiz? Mesela Malorie kaç yaşında?” Ortamın bir anda nasıl buz kestiğini anlatamam. Sandra Bullock önce “En ufak bir fikrim yok. Hala çocuk sahibi olabilecek bir yaşta herhalde,” dedi. Sonra duramadı tabii,  “Kaç yaşında olduğunun ne önemi var? Çünkü bu da seksist bir soru şimdi,” diye ekledi. “Hem seksist, hem ‘agist’ bir soru. Erkek karakter Tom’un kaç yaşında olduğunu sormadınız!”

.

Basın toplantısının Sandra Bullock kısmı gergin bir havada sona erdikten sonra yönetmenin gelmesini beklerken Bullock’u kızdıran sorunun genç sahibinin kulağına : “Sana blogger olamazsın demedim…” diye fısıldamak aklımdan geçmedi değil.

.

Sonunda In a Better World filmiyle Oscar ve Altın Küre, The Night Manager dizisiyle de Emmy kazanan Susanne Bier geldi ve sanki Sandra Bullock yarım saati aşkın süresinin yarısından çoğunu ona olan hayranlığını anlatarak geçirmemiş gibi, ilk soru: “Sandra Bullock sizin için çok sert ama adil bir yönetmen dedi, sert misiniz gerçekten?” İnsanoğlu çok enteresan, gerçekten. Yönetmen artık ne kadar etkilendiyse, ilerleyen sorularda da zaman zaman geri dönüp sert biri olmadığını açıklamaya çalıştı.

.

Akşam, Berlin’in Emek Sineması diyebileceğim Zoo Palast’taki galaya gitmek için bindiğim Uber aracının Türk şoförü Sony Center’ın önünden geçerken, orada düzenlenen galalardan bahsediyor: “Sandra Bullock iyi de geçti artık zamanı, burada Vin Diesel, The Rock geliyor galalara, nasıl kalabalık oluyor, anlatamam…”

.

Josh Malerman’ın aynı isimli kitabından uyarlanan Bird Box’ta gizemli bir güç, dünya nüfusunun büyük bir kısmını yok ediyor. O güç her neyse, gören iflah olmuyor. Malorie de hayatta kalmak için iki küçük çocukla birlikte gözleri bağlı halde, azgın bir nehirde çok tehlikeli bir yolculuğa çıkıyor. Filmde Sarah Paulson, John Malkovich ve önceki yılın Oscar sahibi filmi Moonlight’ın yıldızı Trevante Rhodes gibi ünlü isimler de var.

.

Toplantıda neler konuşulduğunu ayrıntılarıyla öğrenmek isteyenler de Sandra Bullock ve/veya Susanne Bier'a tıklayarak bu maraklarını giderebilir. 



ELÇİN YAHŞİ



YORUMLAR




DİĞER HABERLER