The Americans çok tuhaf bir dizi. İzleyeni var mı bilmiyorum çünkü hiçbir zaman emin olamıyorum. Bana sanki dünyada üç kişi takip ediyormuş gibi geliyor. Arkadaşlarımı izlemeleri için ikna etmeye çalıştım ama onları da pek sarmadı.
Ama beni inanılmaz sarıyor. Garip bir tecrübe diye özetleyebilirim The Americans’ı izlemeyi. Çok geriyor, izlemek için önce kendimi hazırlamam gerekiyor.
Bütününe baktığımızda sonuçta bir casus dizisi ama parçalara ayırdığımızda her parçanın, her karakterin dokunduğu çok acayip noktalar var. Hiçbir şeyini beğenmeseniz bile sizi içinde tutan ve içinizi kanırtan bir yer bulabiliyorsunuz ki bence bunun sırrı da yarattıkları harikulade atmosferden kaynaklanıyor.
The Americans’ın dördüncü sezonu geçtiğimiz hafta bitti. Biraz işkence çekerek izledim bu sezonu, nereye bağlayacaklarını bilemedim ama bittiğinde tüm sezona, hatta dizinin bu zamana kadarki bütün bölümlerine yayılan o hissin ne olduğu biraz daha netleşti. Dördüncü sezonu yap bozdaki en önemli halkayı bulmamızı sağladı. O halkanın adı da ailenin lanetiydi aslında. Belki de aslında The Americans’ı bu kadar egzantrik kılan şey ailenin yapısal olarak anatomik parçalara ayrılması ve her bir mikro hücresinde ne kadar da tehlikeli bir şey olduğunu göstermesiymiş.
The Americans ailesi anne, baba, kız ve erkek çocuktan oluşan tipik dört kişilik bir çekirdek aile. Bu ailenin diğerlerinden farkı anne ve babanın seneler önce Amerika’ya gelmiş ve ülkeleri için çalışan gizli görevde Rus ajanları olması. İkisi de işlerinde epey başarılılar. Aynı şekilde evlerinde de başarılılar. Rus olduklarını çocukları da dahil hiç kimse bilmiyor, baba görev için bir başka kadınla sahte bir evlilik yaptı, anne ise mutfakta harika bir aşçı ama sokakta acımasız bir katil. Bu sıradan çekirdek aile evinde pencerenin dışından bir sorun görünmüyor ama çekirdeğini incelemeye başladığımızda sorundan çok daha öte şeyler var. Tüm bu harika Amerikan ailesinin temelde yalan üzerine kurulu olduğu ve tüm gelişimini yalan üzerinden sağladığını görebiliyoruz. Anne ve babaların casus olmasına gerek yok aslında tüm bildiğimiz sıradan aile dinamikleri de bir yalan, bir beklenti, bir kariyer planı, bir bağımlılık üzerinden oluşmuyor mu? Aslında tüm aileler ve ebeveynler birer casus olmasalar bile, aile adını verdiğimiz şey ister Amerika’da ister Türkiye’de, ister Hindistan’da ister Çin’de kendi kurbanını yaratan total bir yalandan ibaret değil mi?
Üç sezon boyunca The Americans’da anne ve babanın birbirleriyle çatışmalarını, işlerine olan karmaşık hislerini izlerken, geçen sezonun ve bu sezonun olayı çocuklardan birine, büyük kız Paige’e, aslında Rus olduklarını itiraf etmeleri üstüne kuruldu. Bu olaydan sonra da ailenin dinamikleri bir kere daha değişti. Şimdi aynı evin içindeki dört insandan üçü bir sırra ortak oldu ama diğerini, yani erkek çocuk Henry’yi bunun dışında tutmaya başladılar. Aile bambaşka parçalara bölündü, bambaşka çıkarımlar yapmaya başladı. Anne ve baba, kızın bunu bilmesi üzerine yatak odası kulisleri yaparken, Paige bu sırrı taşıyamadı ve devam ettiği kilisenin rahibine anne ve babasının gizli durumunu açıkladı. Bu sırrı bilen herhangi birini yok etmesi gereken anne ve baba rahibi sırf kızları yüzünden öldüremedi ve bu zamana kadar kurulan sahte düzen çocukları yüzünden tehlikeye girdi.