Benim kuşağımdaki birçok insan gibi benim de bir "Türk dizisi izlenir mi yeeeaaa..." dönemim olmuştu. Tam da Aşk-ı Memnu'nun ülkeyi karıştırdığı o döneme denk geliyor. Tavrımdan uzun süre vazgeçmedim, Aşk-ı Memnu'yu izlemedim. Ancak Aşk-ı Memnu kendisi dışında da izlenecek bir şey sunmuştu, etkisini. Somut bir etkisi vardı, gözümün önündeydi, kanlı canlı seyredebiliyordum.
Lisede "Zeki ama çalışmıyor, çalışsa yapar," sınıflandırmasına dahil olsam da Perşembe akşamları benim için ders çalışma akşamıydı. Televizyonun sesi geliyor diye mutfağa bile gitmemeye özen gösterirdim. Benim için Aşk-ı Memnu Cuma sabahıydı çünkü. Perşembe akşamı sesini duysam spoiler almış gibi olurdum.
Cuma sabahı dört kişiyle birlikte servis beklediğim noktaya her zamankinden 10 dakika erken inerdim. Orada iki kişi hararetli şekilde bölümü konuşmaya başlardı. Diğer iki kişi ilgisizce müzik dinlerken ben Aşk-ı Memnu konuşan kızları dinlerdim. O özet gibiydi. Birbirlerine dün oynanan bölümde neler olduğunu anlatırlardı sırıtmayla. İkisi de bölümü izlemişti, sanırsın benim için yapıyorlardı bunu. Dinlediğimi bilmeden hem de. Asıl bölümse servise bindikten sonra başlardı. Bir durak sonra hiç sevmediğim bir çocuk binerdi. Kızlardan daha sıkı fanıydı dizinin. Servis git gide dolarken o anlatırdı. Serviste müzik dinleyen birkaç kişi dışında herkes katılırdı konuşmaya "Ayyyy," ve "Canım yaaaa," gibi nidalarla birlikte. Cuma günü okul kapısını görmek benim için reklam arasıydı.
Cuma sabahları sınıf... Aşk-ı Memnu'yu gerçekten izliyor olsam o kadar keyif almazdım, eminim buna. Servis saatleri gereği ben sınıfa son girenlerden olurdum genelde. Geldiğimde kızlar bir köşede konuşuyor olurlardı. Benim hemen arkamdan sınıfın yakışıklısı gelirdi. O da sınıfın en büyük Aşk-ı Memnu fanıydı. Onun bağıra çağıra anlatmasıyla kızlar da köşede konuşmaktan vazgeçerlerdi. Onların her "Of çok güzeldi ama ya,"larıyla birlikte ben de o moda girerdim. Sadece ben de değil. Sık değişen ders programında bir süre Cuma sabahı kadın bir öğretmenin dersiydi. llk on dakika Aşk-ı Memnu etkisini onda da görürdüm elbet. Tiyatro provasına giderdim, ısınma hareketleri sırasında yine Aşk-ı Memnu konuşulurdu. Başkaları konuşurdu, ben televizyon izlermiş gibi olurdum. Bayıldığınız bir filmi, yönetmen yorumlarıyla izlemek gibi bir şey bu. Sadece şartlar epey farklı.
İkinci sezonuyla birlikte Aşk-ı Memnu konuşanları izlemekte ilerledim biraz daha. İlk sezon finaliyle birlikte izlemeye başlamıştım. Ama bir fan değildim, hala da değilim. O etkiyi başka bir boyutta görebilmek için izledim diziyi. Artık servis beklerken bölümü üç kişi özetliyorduk. Servise bindiğimde ben de gaz vermek için "Canıııım,"lara başlamıştım. Edebiyat öğretmeni Aşk-ı Memnu için "Romanına sadık kalınmamış," dediğinde "Hocam uyarlama bu ama," diyordum.
Bütün bunlar dalga amaçlı değildi, aşağılama yoktu. Zaten dalga geçseydim büyük finalin yaz tatiline denk gelmesine bu kadar üzülmezdim. İçimde uktedir hala. O finalden sonraki sabah servise binebilmek isterdim. Son bir kez bu kadar canlı görebilmek isterdim Aşk-ı Memnu etkisini. Aşk-ı Memnu benim Perşembe akşamlarını değil de Cuma sabahlarını sevmemi sağladı. Hala sürer bu etki. Ne kadar lanet bir işim olsa da felaket bir ders konsa da sırıtabilirim Cuma sabahları. Aşk-ı Memnu Etkisi sağolsun.
Editörün notu: İşte Ekranella tam da bu etki sayesinde ortaya çıktı. İzlediği diziyi insana tekrar yaşatan, hiç izlemeyeni bile önüne katıp götüren o ertesi gün etkisi. Belki çook eskiden Kaçak etkisiydi bu, bir ara Bizimkiler etkisi oldu, Aşk-ı Memnu etkisi geldi sonra vs. İzlemenin ve paylaşmanın zevkini öyle güzel anlatmış ki Mehmet, bu notu eklemesek olmazdı.