Önce bir mırıldama yayılır insanın göğsüne doğru, rahatlarsın. Sonrasında epeyce gevşediğini hissettiğin an bir pati iniverir boynuna doğru. Ne oluyor demeye kalmadan uyku ve uyanıklık arası bir oyun ve keyif yaşarsın. İşte birkaç diziyi izlerken ben o hali havayı yakalıyorum. Yani keyif alıyorum ama uyku ile uyanıklık arası bir şeyler var. Yerli-yabancı karışık, ortaya alışık bir liste koyacağım size. Bu haftanın köşe yazısı hafta sonunuzu şenlendirmek için yazılıyor aslında, hani evde oturup dinlenmek isterseniz filan diye.

Yerli Kedi Dizi Beşlisi:

1-Gönül İşleri:

Entrika ve dram ara sıra işin ahengini bozsa da o hep özlediğimiz 90’lar tadında ve tatlılığında bir dizi. Sinem Kobal’ın bile daha çok sevilmesine sebep oldu diyebilirim. Selma Ergeç’in karakteri Saadet biraz saç-baş yoldursa da (bu karakteri nedense biraz fazla abartı yazıyorlar) Timuçin Esen ve Bennu Yıldırımlar her hafta mest ediyor. Sezai Aydın ise olması gerektiği gibi olan baba karakteri ile mükemmel. Tepkileri ve olanlara karşı takındığı tavır nefis, asla yormuyor. Gözleri mest eden Bedri de bonusu. Star’ın web sitesinden bölümleri bulabilirsiniz.

2- Galip Derviş:

“Engin Günaydın karizması” diye bir şey var. Kendini ne kadar rezil ederse etsin (Burhan Altıntop şirin ama rezil bir adamdı) aurasını asla kaybetmiyor. Bence Türk televizyonlarının gördüğü en iyi uyarlamalardan biri olan Galip Derviş onun performansının omuzlarında yükseliyor. Algı Eke ve Ersin Korkut’un da yan rollerde güzelce döktürdüğü, iyi konuk oyuncu seçimleri olan diziyi Monk’u da seviyorsanız mutlaka izlemelisiniz. Ben Monk filan bilmem derseniz de izleyin. Kanal D’nin ve NetD’nin sitesinden bölümleri bulabilirsiniz.

3- Aramızda Kalsın:

Uğur Yücel önüne dikilip “Ben size çok hayranım ne yapsam ya!” diye boynuna sarıldığım bir adamdır. Binnur Kaya cidden son zamanların en büyük yeteneği, Gökçe Bahadır ve Caner Cindoruk da pek güzeller. Kadronun tamamlayıcıları şahane, Haççik var mesela bir tane şahaaane! Dizinin en kötü tarafı size sürekli yemek yedirmek istemesi, sürekli şahane sofralar var ve insanlar bir şeyler yiyor! Ona bir dikkat edin yoksa kendinizi fena bir durumda bulabilirsiniz! Star’ın web sitesinden bölümleri bulabilirsiniz.

4- Hayat Yolunda:

Daha önce de dediğim gibi hastalık hastası olduğum için doktorlu dizileri pek izleyemiyorum. Ama Hayat Yolunda artık Ediz Hun’un efsunundan mı başka şeylerden mi bilemiyorum, tatlı tatlı gidiyor böyle. Bildiğiniz bir sürü isim var işin içinde ama gözler yine Ediz Hun’a kayıyor ve onun o naif tatlı gülümsemesine. Bu işin de dram tarafı var yok değil ama inanın insana saç baş yoldurmadan güzel bir ayar yakalamış gidiyorlar.Kanal D’nin ve NetD’nin sitesinden bölümleri bulabilirsiniz.

5- Bizimkiler:

TürkwebTV sağ olsun, youtube kanalından büyük bir özlemi gideriyoruz. Cumartesi evde iş –güç yaparken, arkadaşlarla konuşurken ya da boş boş dinlenirken açın pc’den o kenarda aksın siz ara sıra “Memleket hiç değişmemiş ya! Ulan şu Ergun’un aynısı bizim ofiste var ya,” diyiverin. Youtube’a yazın “Bizimkiler izle” diye Türkweb kanalından yollanın hatıralarınıza. Hem bu aralar benden duymuş olmayın ama Bizimkiler izlemek büyük bir hobi, virüs gibi yavaşça yayılıyor. Elbette ki liseliler bilmez!

Yabancı Dizi Kedi Beşlisi:

1- Mom:

Yeni hatta dişi Two and a Half Man dendi bu dizi için. Bana sorarsanız kadın dünyasını kendince anlatmaya çalışan başarılı bir Chuck Lorre işiydi. İlk sezonu resmen 4 günde emdiğimden (İlk 10 bölümü bir günde mi ne izlemiştim!) kötü zamanlarınızda bilhassa stresli zamanlarınızda bu diziye şans vermenizi öneriyorum. Aradığınız eğlenceyi ve gevşemeyi bulacağınızı düşünüyorum. Ülkemizde Cnbc-e yayınlıyor, bir de malum ortamlar var tabi. 

2-Brooklyn Nine Nine:

Andy Samberg benim için bu neslin en komik seksi adamı. Yetenekli, zeki ve çoook çekici! O koca burnu ile ne yapsa hoşuma giden bu adam harika bir ekiple, harika bir polisiye komedi işine imza atıyor. 22 dakikada ne kadar eğlenirseniz o kadarı var işte bu dizide. Bu işe bir şans verin. Malum ortamlara bir bakıverin, hemen bulursunuz zaten.

3- Friends:

Bu işin modası yüzyıllar sonra bile geçmeyecek, tadı hep damağımızda kalacak. Karakterler, muhabbetleri, ilişkileri, eskimeyen replikleri filan derken keyfinizin düşük olduğu bir hafta sonu sizin için ideal bir kafa dağıtma yöntemi. Joey kendi başına yeter, kefili ben ve milyonlarca insan! Hala izlemediyseniz çabuk olun, izleyenler ise sıkıldıkça başa dönsünler. Dizimax Comedy yayınlıyor, bir de malum ortamları da unutmamak lazım. 

4- Frasier:

Yine modası geçmeyen, yine esprileri eskimeyen aile bağlarını da unutmayan bir Seattle hikâyesi…  Bu işi genelde yirmi beş yaş altı pek bilmez ama bilen de bir oturuşta en az yedi-sekiz bölüm izler bırakamaz. Friends kadar yüzyıllarca eskimeyecek espriler değildir ama bilhassa Amerikalıların espri anlayışını sevenlerin bayılarak izleyeceğini düşünüyorum. Gülmekten ara sıra da hüzünlendirmekten aşırı gevşetir adamı, zaten başrollerdeki adamlar psikiyatrist ayol! Malum ortamları bir şenlendirin.

5- The Millers:

Bu iş çok fazla ses getirmedi ancak ben izlerken baya bir gevşiyorum, gevşerken de arada o anneme benzeyen aşırı kontrol manyağı anne sinirimi de bozmuyor değil. O arada pati atan kedi misali ortaya çıkıveriyor işte. İzlemek zorunda değilsiniz ama izlerseniz de keyfiniz yerine gelir, demedi demeyin. İzlemek için nereye başvuracağınızı artık biliyorsunuz.

Unutmadan, Türk dizilerini bilmem de yabancılar iyi “first-date” dizileridir aynı zamanda, aklınızda olsun (Burada yazar size göz kırptı).

Sevgiler, saygılar.