En inkar etmediğim huyumdur, olaylı reality show’lara bayılırım. “Bunlar kurgu hep,” diyenlere itibar etmem, hayır çünkü kurgu olsa ne olur, oturup dizi de izlemeyelim o zaman bunlar senaryo diye. İnsanlar birbirlerine laf çaktıkça mutlu olurum, “Kameralara oynama!” diyen görünce aşırı eğlenirim, kavgalar sırasında mikrofonların hışırdamasına ve altyazı ile duruma hakim olmaya bayılırım.
Okulu bitirdiğim ve ilk girdiğim işten bir takım mobbing’ler sebebiyle ayrılmak zorunda kaldığım, ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim olmayan bir Ankara kışı yaşamışlığım vardır misal, o günlerden en net hatırladığım şey her sabah izlediğim Kuşum Aydın- Ahu Tuğba ve Meriç Erkan hikayeleridir. Günümün en rahat anı onları izlerken geçirdiğim iki saatti çünkü. Program bitince her şey yine başlıyor, ben yine “Acaba o işten ayrılmasa mıydım?” diye kendi kendimi yemeye devam ediyor, kimseye de diyemiyordum. Çılgınca kurgulanmış bir programdı elbette ve aksini düşünen bir kişi bile yoktu yeryüzünde ama bana ne. Hala Meriç Erkan’ı bana hep moral vermiş bir arkadaşım gibi düşünürüm, biraz manasız bir psikoloji; biliyorum ama bazen bazı insanlarla doğru zamanda denk geliriz ve o insanın Meriç Erkan olması da bunu değiştirmez.
Sonra tabii yıllar geçti , Ankara’dan taşındım, bir sürü insanla tanıştım, kendim bizzat yaşlandım, hep olaylar olaylar. Bir gün akşam geldim, bir baktım televizyonda beş kişi oturmuş yemek yiyor, yedikleri yemeklere bir takım kulplar buluyor, “Enginarın mevsimi geçmiş” , “Biz bunu hiiiç böyle pişirmeyiz”, “Benim çatalımda leke var” cümleleri havada uçuyor, ev sahibi “Al sen yap arkadaşım” , “Size gelince ilk mutfağı kontrol edicem, ayy kesin pistir,” diye çatır çatır cevaplar veriyor. Normal şartlarda misafir evi kafana geçirse cevap vermezsin çünkü ev sahipliği bunu gerektirir, misafir gelmeden salona sokulmayarak büyümüş her çocuk bunu bilir. Misafirsen de, yemek diye önüne ne çıkarsa yersin, en fazla peçeteye sarıp çantalarına tıkıştıran bir teyze olursun ama beğenmemek ne demek. Hele eve pis demek, yok artık. Tabii ki bu formattan büyülenmem kaçınılmazdı, ondan sonra uzun süre aralıksız takip ettim. Bayram özel bölümleri oldu mesela bir ara, sektirmeden izledim. Ne Hasan Beyler, ne Sahra Hanımlar geçti programdan, “Üzüm var üzüm!” diye bağırır olduk birbirimize.
Sonra bir sürü kanal değişikliği oldu, formatta kaymalar yaşandı. İzleyemez oldum. Ne zamandır da yayınlanmıyordu. Geçen hafta Kanal D’de, programın 23 Şubat’ta yeniden başlayacağını görünce çok sevindim o yüzden. Kanalın tanıtım videosunda yazdığı cümle her şeyi çok güzel özetliyor aslında, “Bir tutam gerilim, iki ölçek heyecan, göz kararı entrika... Bu sofranın lezzeti bambaşka.” O la la!!