Son günlerde bir Westworld furyasıdır gidiyor. Dizi meraklıları bu dev bütçeli, iddialı HBO yapımını konuşuyor. Ekranella yazarı olarak ben de geri kalmadım, yemeyip içmeyip diziyi sizler için izledim.
Westworld, vahşi batı temalı bir eğlence parkı. Ziyaretçiler buraya vahşi batı fantazilerini gerçekleştirmek, sayborglarla takılmak; onları öldürmek ya da onlarla seks yapmak için geliyor. Ziyaretleri sona erdiğinde ise ortalık toplanıyor, robotlar tamir ediliyor ve hikâye yeni gelecek ziyaretçilere göre yeniden programlanıyor.
J.J Abrams tarafından yaratılan dizi, Jonathan Nolan (The Dark Knight, Interstellar, Memento, The Prestige ) ve Lisa Joy’un (Pushing Daisies) eseri. Dizi, Michael Crichton’ın 1973 tarihli aynı adı taşıyan filminden esinlenerek yapılmış. Vahşi batı temalı bir eğlence parkında robotların kontrolden çıkıp ziyaretçilere saldırması fikrinden hareket ediyor.
Sayborg kısmını canlandıran oyunculara bakalım; Güzeller güzeli, temiz yüzlü elma yanaklı hanım kız sayborg Dolores Abernathy; Evan Rachel Wood tarafından canlandırılıyor. Dolores’in yavuklusu Teddy Flood’ı ise James Marsden oynuyor. Westworld genelevinin maması Maeve Millay’i Thandie Newton, Man in Black olarak tabir edilen parkın müdavimi kötü adamı ise Ed Harris canlandırıyor.
Tema parkta görevli olan robotları yöneten, programlayan bir kadro var. Bu kadronun ağır topu, Westworld’ün yaratıcı direktörü Anthony Hopkins tarafından canlandırılan Dr. Robert Ford. Bernard Lowe (Jeffrey Wright) karakterlerin yaratıcısı ve Theresa Cullen (Sidse Babett Knudsen) ise operasyon yöneticisi. Yönetici ekip, tıpkı yönetmenler ve senaristler gibi, robotların zihnini anılar, tecrübeler, kendi hayatlarından jestlerle donatıyorlar, parkın ziyaretçilerini ve robotların doğaçlamalarını kameralarla izliyor, bir aksaklık olduğunda müdahale ediyorlar
Teknolojinin deli gibi gelişmesi sonucunda işlerin ters gitmesini anlatan bir sürü kitap ve film var biliyorsunuz. İşte dizide de böyle durumlar var. Robotları o kadar mükemmel yapmışlar ki, bilinçlenmeye başlamışlar. Acı çekiyorlar, mücadele ediyorlar, yine de hayatlarına devam ediyorlar. Her gün başka bir macera anlayacağınız. İşte diziyi izlerken bu hal, insana rahatsız edici şekilde gerçek geliyor. Bir de öğreniyoruz ki, robotların hafızaları tamamen silinmemiş üstelik.
Westworld’ün temel mevzusu robotlar başkaldıracak mı? Bunu söylemek spoiler kapsamına girmez. Birkaç tane bilim kurgu filmi izlediyseniz zaten bu kavram size gayet tanıdık gelecek.
Burası müşterilerin en küçük detayına kadar tüm fantezilerini yaşayabilecekleri, maceradan maceraya koşabilecekleri bir yer. Parkın yöneticileri ziyaretçilerin beklentilerine göre farklı senaryolar geliştiriyor. Eğer deneyim onları memnun etmezse her zaman geri gelip farklı bir senaryo yaşayabilme, başka biri olabilme şansları var. Bazı ziyaretçiler kasaba meydanından hiç ayrılmıyor bile, orada barda, genelevde fahişelerle takılıyor. Bazıları ise çöllerde, kanyonlarda hırsızlık, gasp, tecavüz ve cinayete karşı olan direncini sınıyor.
Westworld postmodern öğretiden yola çıkarak kurgulanmış bir dizi. Western değil, ABD’nin bir uzantısı değil, bilim kurgu değil. Hepsinin bir bileşimi de olabilir, hiçbiri de olmayabilir. Yani bana tarif et nedir deseniz, tam olarak açıklayamam. Örneğin dizide kanlar akıyor, bol şiddet var ama bu gaddar bir tonda mı bize aktarılıyor, yoksa her şeyin pek bir farkında oldukları için riyakârlar mı, alaycı bir tavırları mı var tam adını koyamıyorum.
Parktaki senaryoların oluşturulması mesela. Westworld’de teknisyenler, yazarlar ve yöneticilerden oluşan bir ekip konukların bir parçası olabileceği senaryolar üzerinde çalışıyor. Bu özellikle sinema televizyon gibi konularda çalışan insanların çok ilgisini çekecek muhakkak. İmge, seyirci teorileri, hayatın bir sahne olduğu fikri, ziyaretçilerin hem köle hem de efendi olması, bir kurtarıcıyı beklemeleri sonra tüm bunların tekrar tekrar yaşanması fikirleri havalarda uçuşuyor.
Dizi hatıraların yapısı, özgürlüğün sınırları, bu iki konunun birbiriyle bağlantısı hakkında da bir şeyler söylüyor. Özgür irade ve bilinci konu alan Blade Runner, Battle Star Galactica gibi filmlere göndermeler yapıyor. Yapay zekâdan bahsediyor.
Özel efektler, her şeyin bir harika görünmesi ve devasa bir bütçeyle çalışmaları gibi durumlar da var elbette ama benim esas ilgimi çeken dizinin itinayla kafamı karıştırmayı başarması. Westworld, bir sürü fikri öne sürüyor, bunları yaparken de farklı anlatım biçimleri ve tonlar kullanıyor ama temelde ne anlatmak istediği pek net değil. Öyle olabilir ama böyle de bir şey var diyor.
Westworld’ü, pazartesi geceleri 22:00’de Dizimax Sci-Fi’da izleyebilirsiniz.
DEFNE AKMAN