Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Waooaw! Fantastik Baby

Secret Garden (2010)

Yazacağım dizileri yorumlarken Big Bang-Fantastic Baby şarkısına atıfta bulunarak başlık atmak sanırım iyi bir giriş cümlesini de içinde barındırıyor. :D “Ne diyor bu Kırçiçeği?” dediğinizi duyar gibiyim, ben de ne yazdığımı bilmiyorum ve Big Bang grubunu andıktan sonra geçiyorum izninizle dizilerimi yorumlamaya. :D
 
Secret Garden dizisini duymayan kaldı mı bilmiyorum, sadece Kore’ye değil tüm dünyaya sesini duyurdu çünkü. :) Senaristler neyin kafasını yaşıyordu da bu dizi ortaya çıktı bilmiyorum ama iyi ki yazmışlar, iyi ki oynamışlar ve biz de iyi ki izlemişiz dediğimiz dizilerden Secret Garden… Konusu, replikleri, oyunculukları, karakterleri enfes kalitede! Ha Ji Won’a karşı alerjim vardır benim, sevmem yanisi hatunu ve dahası kara listemde ilk sırada yer alır kendisi ama onu izlemek bile dizinin kalitesindeki zevkimi etkilemedi yanisi, o derece muhteşem bir yapım. :)

" ‘Bize uzak oldukları için rüya sandığımız şeyler vardır. Yıldızlar gibi. Çok güzel insanlar gibi, onlar da hemen kaybolurlar.’ Onun ne düşündüğünü anlamak için okuduğum kitapların birinde bu yazıyordu ve bir süredir aklımdaydı. Şimdi anladım ne kadar muhteşem bir insan olduğunu. İşte bu yüzden bana ne kadar uzak olduğunu… O da bir gün kaybolacak. Çok güzel olan insanların yaptığı gibi…"

Üstüne çok yazıldı, çok çizildi. Ondan sebep çok detaya inmeyeceğim ben. Kim Joo Won ve Gil Ra Im’in ruhlarının yer değiştirmesiyle gırgır şamata gidiyor dizi ama bir de derinlerinde işlenen o ‘aşk’ hikâyesi var tabüsü bizi etkileyen. Özellikle Kim Joo Won’un bir nevi Mr Darcy sendromuna yakalanıp Gil Ra Im’i bi yandan sevmesi, diğer yandan “Sen kimsin ki ben seni seviyorum,” havası; “Sen yaptın bana bunu, her yerde karşıma dikiliyorsun,” serzenişleri vs. ile gönlümüze taht kurmuştur kendisi. :) Velhasıl kelam ben ne yazsam eksik kalır bu diziyi anlatmaya, siz en iyisi mi izleyiverin bir zahmet gaarrii! :)) “Replikler birbirinden kaliteli,” demiş miydim? :)

“Alice Harikalar Diyarında sendromu… Bu bir akıl hastalığı. Bir dürbünün yanlış tarafından bakıyormuşsun gibi… İlginç ve acı veren bir sendrom… Ben bu sendroma yakalandığıma eminim. Yoksa neden bu sıradan kadınla yaşadığım her an masal gibi geliyor?”

Onca bölüm izledim benim en etkilendiğim sahne şu fotoğraftaki andı. Joo Won’un Ra Im’in yarasını görmesi ve “Miss Korea olamazsın bu yarayla,” dediği andı. Neden bilmem çok etkilenmiştim. Joo Won’un sakince ve acıyla yaraya bakması, Ra Im’in de sinirlenmiş olsa da sakince kalakalması. Hani nasıl desem; sanki o sahnede Joo Won, Ra Im’in yüreğindeki acılara bakmış gibiydi. Ra Im’in yarasını göstermek istememesi, sonrasında da “Bir kişi de görsün artık yaralarımı,” demiş gibi gibi… Ufacık sahnelerden bile çoookca anlam çıkarılabilecek diziydi sözün özü. :) Tabüsü komedi unsurlarını yazmakla bitiremem. Özellikle Joo Won’un eşofmanları, tekerlemeleri, “En iyisi bu mu? Emin misin?” diyerek işlerini yürütmesi, Oska ile mücadele içinde olması, Oska’nın kendi hayatındaki gel gitler, Joo Won’un kıskançlıkları, Ra Im’in kendisine laf atanların kaburgalarında yer değişikliği yapması vs ile dolu dolu bir dizidir sözün özü… :D

My Girlfriend is a Gumiho (2010)

Fantastik dizi deyince aslında gönlümü ilk çalan dizi Gumiho'dur, itiraf etmem gerekirse. :D Secret Garden'dan önce izlediğimden olsa gerek, ilklerim arasında yer alır bu dizi ve çook çook özeldir yanisi. :) Shin Min Ah ve Lee Seung Gi'nin yanı sıra No Min Woo da döktüren oyuncular arasındadır. :) Shin Min Ah'ın canlandırdığı GuMiHo'yu yanına alıp seveceksin, o yanaklarını sıkacaksın, eline but verip onu yerken izleyeceksin yanisi. :D 
 
Gu Mi Ho dokuz kuyruklu bir tilkidir. Efsane bir karakterdir kendisi. Tek istediği şey de insan olup, evlenip, mutlucuklu bir yuva kurmaktır. İnsan olabilmesi için tek şart da kendisini seven bir koca bulmaktır. Eğer bulursa ninesi Sam Shin onu insan yapacağını söylemiştir. Lakin Mi Ho 500 yıldır yaşamaktadır ve hala yalnızdır. Derken yolları Dae Wong’la kesişir ve Dae Woong’un hayatını kurtarmak için kendisinin sahip olduğu mavi boncuğu Dae Woong’a emanet olarak verir ve Dae Woong’un hayatı kurtulurken, kendisi de mavi boncuğunu koruyabilmek için onun peşine takılır ve birlikte yaşamaya başlarlar. Dae Woong elbette tırsar, korkar, “N’oluyoruz?” der ama sonrasında bu şirin tilkiye karşı koyamaz ve önce arkadaş, sonra da sevgili olurlar. :D

Hoi Hoi – “İhtiyacım olduğun için seni sevmiyorum. Seni sevdiğim için sana ihtiyacım var.”

Mi Ho, Dae Woong sayesinde insan gibi yaşamayı öğrendi. Dişlerini fırçalarken o macunu hep yedi ama olsundu, neticede insan gibi yaşamak için çabalıyordu. :D Çalışıp para kazanması ve insanların yaşamına dair bilgileri öğrenip uygulamaya çalışması, yemekleri yerken “Aaa başigeettaa!” diyerek keyfini çıkarması, “hoi hoi” yaparak Dae Woong ile dostluğunu pekiştirmesi, Gu Mi Ho ağladığında yağmur yağması ve Dae Woong’un bunu anlayıp hüzünlenmesi… En çok sevdiğim sahnelerden ikisini yazarsam eğer; Dae Woong, Mi Ho’yu beyaz eşya vs satılan yerlere götürdüğünde gösterdiği her eşyayı farklı tanıtıp kandırdığı sahne. :D Mi Ho’nun kazandığı parayla fotoğraf makinesi almak yerine onun afişini alması ve Dae Woong’a “İstediğin şeyi aldım, sana hediyem,” diyerek sunmasıydı. :D Ben çok çok az anlattım, eğer siz çok anlamak istiyorsanız vakit kaybetmeden diziyi izleyin derim. Ost’u da ayrı bir harikadır söylemeden son vermeyeyim yorumuma. :)

Bride Of The Century (2014)

Lee Hong Gi’nin başrolünde oynadığı dizi, bu seneye damgasını vuranlardan. Çok iyi kurgulanmış senaryoya sahip diziydi. Kore ile eş zamanlı izlemesem de bitişinden hemen sonra başlayıp bir solukta bitirdiğim bir diziydi. Dizi geçmişten gelen lanet dedikodusunun etkisiyle başlıyor ve o lanetin esas sebeplerini sunarak bitiriyor. Choi Kang Joo ve ailesinin üzerinde dolaşan lanet; Choi ailesindeki ilk erkek evlatların evlendikleri ilk eşleri lanetin kurbanı olarak bir güç tarafından hayatlarına son verilir…  Kang Joo ailenin ilk evladı olarak zorla nişanlandırılarak evliliğin eşiğine gelir. Nişanlandığı kız Yi Kyung ve annesi bu lanetten haberdardır ve tesadüf eseri abisi Jang’ın karşılaştığı Na Doo Rim, Yi Kyung’un tıpatıp aynısıdır. Yi Kyung ve annesi boş durmaz ve üvey abisinden gizli bir şekilde Na Doo Rim’e ulaşırlar. Laneti gizli tutup para karşılığında Na Doo Rim’in Yi Kyung’un yerine geçmesini isterler. Na Doo Rim nenesini ameliyat ettirmek için parayı da, teklifi de kabul eder el mahkûm ve olaylar başlar…

Yi Kyung’a en baştan beri sert davranan Kang Joo, aynı yüzdeki Na Doo Rim’den etkilenmeye başlar. İşte burada bir es vermek istiyorum. İsim aynı, yüz aynı, mimikler aynı derken Kang Joo’nun Kyung’u sevmeyip konuşmaktan bile tiksinirken Doo Rim’e gönlünü vermesi ve adım adım çekim alanına girmesi diziyi izlenir kılan özelliklerden. :) Choi Kang Joo’nun sert duruşu, ciddiyeti, ukalalığının tavan yapması ve sonrasında adım adım şeker gibi erimesi evlere şenlik bir durum. :) Tabüsü zaman zaman Na Doo Rim ile Yi Kyung yer değiştirmek zorunda kaldılar yeniden ve öylesi zamanlarda saf Kang Joo anlamadı değişiklik olduğunu ama sonrasında iyi kotardı durumu. :)
 
Burada Yang Jin Seong’a ayrı bir parantez açmak istiyorum. İki karakteri öyle başarıyla canlandırdı ki sadece makyaj ve kıyafetlerin değişmesinden değil mimiklerinin, ses tonunun farklı oluşundan da ayırabildik karakterleri. Alkışın en büyüğü senaryoya giderken aynı alkışı kendisine de paylaştırıyoruz yanisi. :)) Bu diziye dair çok yorum yaparsam büyüsü kaçar lakin çokça sürprizleri içinde barındıran bir dizi olması sebebiyle izleyiniz diyorum. :))
 
Fantastik türünde yorumlamak istediğim daha çok dizi var ama uzun yazıp sıkmak istemediğim için üçer üçer yorumlamak için şimdiki yorumuma son veriyorum. :)) Okuyan gözleriniz dert görmesin dileğinde bulunurken bu yazının burada bitmeyeceğini bir kez daha yineliyorum efeniim. :))
 
Sevgilerimle
Kırçiçeği

YORUMLAR




DİĞER HABERLER