Adını duyduğum andan beri büyük bir heyecanla bekledim Unutursam Fısılda’yı… Hikâyesinden, Çağan Irmak’a birçok da nedenim vardı bu heyecanı gösterim tarihine kadar capcanlı tutabilmek için. Ve o gün geldi; girdim salona, yerleştim koltuğuma ve iki saat boyunca hayattan, insanlardan, dışarıdaki dünyadan ve hatta kendimden bile koptum. Bir kere de değil üstelik… Sonra şarkıları defalarca dinleyip sahneleri geçirdim gözümün önünden… DVD’si çıktı defalarca izledim. Değerdi çünkü, her anına…
Herkesin hayatında kaderini değiştirecek bir dönüm noktası muhakkak olmuştur. Bazen çok keskindir o dönemeç, korkutucudur, arkanda çok şey bırakman gerekir ama yine de adımlarına engel olamazsın. Seni hayatın diğer kıyısından çağıran öyle büyük bir tutkudur ki, her kayıp ve her acıya göğüs gerebilecek güçte olursun. O tutkudur sana gücü ve cesareti veren, korkmamayı öğreten. İşte Ayperi’nin tutkusu, aşkı, acısı, dostları, kayıpları… İşte Ayperi’nin hikâyesi… Ben hayata kafa tutan o küçük kızı çok sevdim. Korkmadan yaşayan, hayatı seyretmeyip tüm cesaretiyle başrolü kapan Ayperi’yi gönlümde apayrı bir yere koydum. Yükseldikçe yükselen ve devleştikçe devleşen o inanılmaz kadını hayranlıkla izledim.