Jude Law’un başrolde olduğu The Young Pope, Oscar ödüllü Paolo Sorrentino’nun yönettiği ilk televizyon dizisi. HBO, Sky ve Canal Plus ortaklığında yapılan The Young Pope, şu anda İtalya, Almanya, Avusturya, İngiltere ve İrlanda’da yayınlanıyor, 2017’de ise ABD’de gösterilmeye başlayacak. On bölümden oluşan The Young Pope Eylül ayında Venedik Film Festivali’nde gösterilmiş ve beğeniyle karşılanmıştı.
Jude Law, şık, yakışıklı ve mağrur tavrıyla en az en az Talented Mr. Ripley’deki kadar harika burada. Beyaz Armani cüppeler ona müthiş yakışıyor. Dizinin oyuncu kadrosunda Jude Law’un yanısıra Diane Keaton, Silvio Orlando ve James Cromwell de bulunuyor.
Tarihteki ilk Amerikalı Papa olan Lenny Belardo (Jude Law) kahvaltıda vişneli diyet kola, fosur fosur sigara içen, garip, gergin ve müthiş eğlenceli bir adamdır. Kendisine ad olarak Mussolini’yi destekleyen Papa’yla aynı adı seçer ve Pius XIII adını alır.
Dünyanın en prestijli görevine getirilen Lenny’nin kişisel kuşkularının yanı sıra yönetim kadrosuyla da mücadele etmesi gerekmektedir.
Lenny’nin bu göreve atanmasının arkasında onu kolay yönetebileceğini düşünen Kardinal Voiello (Silvio Orlando) vardır. Ancak daha ilk toplantıdan itibaren Pius XII, Voilello’nun kuklası olmayacağını, kendisinin kutsal bir kimlik olduğunu ve tam anlamıyla itaat beklediğini belirtir. Baş danışmanı ise onu büyüten manevi annesi Rahibe Mary (Diane Keaton) olacaktır.
Dizinin ilk bölümü, Pius XIII’ün bir bebek havuzunun üzerinden emekleyerek ilerleyip ardından halka hitaben balkon konuşmasında mastürbasyonu övmesi, doğum kontrolü ve eşcinsel evliliği desteklemesiyle açılıyor. Derken bunun rüya olduğunu anlıyoruz. Lenny sandığımız gibi özgürlükçü bir Papa değildir. Onun sigaraları birbiri ardına yakmasına, parmak arası terliklerle ortalarda dolaşmasına fazla kanmamak lazım. Bilakis, kilisede otorite kurmak ve Kardinal Voiello’nun çöküşünü görmek için pusuya yatmak gibi işleri var.
Bu Papa sosyal becerilerden uzak ve epey saldırgan bir Papa aslında. Vatikan koridorlarında aklında kuşkular, endişelerle bir uzaylı gibi dolaşıyor. “Yakın ilişkiler tehlikelidir,” diyor, “belirsizlikler, yanlış anlamalar ve çatışmalar buradan çıkar ve sonu hep kötü biter!” diye ekliyor.
İtalyan-Amerikan, özgürlükçü-tutucu, geçmiş-teknoloji, rüya-gerçek çatışmalarıyla bezeli bir dizi bu. Bahçede zıplayan kanguru, futbol oynayan rahibeler, kırmızı pelerinleriyle iPadleriyle oynayan kardinaller ise bunların birer yansıması. Dizinin trip-hop, synth-pop, techno ve klasik müzikleri de bu karşıtlığı vermek üzere özellikle seçilmiş.
Pius XIII, aslında tanrıya inanmayan bir öksüzdür. Dizi ilerledikçe onu evlat edinen Rahibe Mary’yle ve fettan kadın Esther ile ilişkisini gördükçe onu daha da iyi anlarız. Pius, popüler kültür işlerine gayet hakim. Fotoğrafının çekilmesini ve görüntüsünün çoğaltılmasını “benim bir imajım yok, çünkü ben hiç kimse değilim” diyerek yasaklıyor. Böylece tıpkı JD Salinger, Daft Punk, Banksy gibi efsanevi bir kimlik kazanıyor.
The Young Pope yalnızca birinci sezonu için ayrılan 45 milyon USD lık bütçesiyle bugüne kadar İtalya’nın en pahalı prodüksiyonu. İtalya başbakanı Matteo Renzi, The Hollywood Reporter’a verdiği röportajda diziyi severek izlediğini belirtti. Baca gibi sigara içen, kafasına göre davranan, dini meselelere alışılmadık bir yaklaşımı olan bu şeytani papaya hayran kalacaksınız.