Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
‘The X-Files’ yakında yeniden başlıyor!

90’larda üniversitede olanlar hatırlar, özgür ve mutlu zamanlardı. Hayatımıza henüz kale, kinoa gibi rezil ve tatsız şeyler girmemişti, gönül rahatlığıyla canımız ne isterse yiyebiliyorduk. Bill Clinton ABD başkanıydı, ABD sakindi, oraya buraya sataşmıyordu. Kareli gömlekler, asker postallarıyla dolaştığımız, Macarena dansıyla zevzeklik yaptığımız, kimsenin hiç vaktim yok çok meşgulüm diye sevimsizlik yapmadığı, serseriliğin hala havalı olarak kabul edildiği yıllardı. Pearl Jam, Nirvana, Bjork gibi müthiş müzisyenler o dönemde ortaya çıktı. Hayatımızın önemli bir kısmını Blur’den mi yoksa Oasis’den yana mı taraf olacağımızı tartışarak geçirdik. Çok içtik ve çok eğlendik.

Scully ve Mulder 90’larda böyle görünüyordu.

İşte o zamanlarda Seinfeld, , ER, Law and Order gibi diziler izlerken hayatımıza giren The X-Files, neslimiz üzerinde bir şok etkisi yarattı. Chris Carter’ın alamet-i farikası dizi, 1993 Eylül ayında yayınlanmaya başladı ve 2002 Mayıs’ında sona erdi. Dizi, FBI ajanları Fox Mulder (David Duchovny) ve Dana Scully’nin (Gillian Anderson), sıra dışı, çözülemeyen davaları aydınlatmaları hakkındaydı. İçinde bol bol uzaylı, doğa üstü olaylar ve acayiplikler ağırlıklı olduğu için yer yer ödümüzü kopardı, yer yer de hayretlere düşmemizi sağladı.

The X-Files, Fox Mulder ve Dana Scully’nin çeşitli tuhaf olaylar ve devlet komploları etrafında gelişen maceralarını konu alan bir diziydi. Merkezine ABD hükümetine ilişkin kuşkular, teknoloji ve uzaylı istilası gibi konuları aldı. İlk üç sezon sadık bir kitle tarafından takip edilirken, dördüncü sezon itibariyle şaha kalktı ve en çok izlenen diziler arasında yerini aldı. Dokuz yıllık gösterimi süresince, popüler kültürün çok çeşitli alanlarına nüfuz etti.

Scully’nin saçlarının rengi açılmış, Mulder’ın gözlerinin etrafındaki çizgiler artmış ama bence hala iyi görünüyorlar, maşallahları var.

The X-Files’da o güne kadar bilim-kurgu, dedektif ya da korku hikayelerinin aksine, tek tabanca yalnız bir erkek kahraman yerine, mesleki anlamda birbirinin dengi olan kadın ve erkek iki kahraman kullanıldı. Böylece, erkek merkezli bir türe bir kadın kahraman ekleyerek klasik arketipe yeni bir yaklaşım kazandırıldı.

Aslına bakarsanız, Mulder ve Scully birlikte bir takım oluşturmakla birlikte, toplumdan ciddi ölçüde soyutlanmış tipler. Bir çift olsalar da yine yalnızlar. Birbirlerinden başka dostları ve yandaşları yok. Diğer FBI ajanlarından fiziksel olarak da ayrılar. Ofisleri bodrumda. Zaten kimse de onlarla birlikte çalışmak istemiyor. Mulder, Scully ile birlikte çalışmaya başlamadan önce, çalışma arkadaşları tarafından ciddiye alınmayan neredeyse alay edilen bir adamdı. Gerçek suçları aydınlatmak yerine uzaylı peşinde koşan bir ajan olarak görülüyordu.  Özellikle ilk sezonda Mulder, neredeyse kaçık bir adam olarak portre ediliyor. Scully öte yandan, son derece rasyonel, doğaüstü olaylarla karşılaştığı zaman bile böyle olduğunu kabul etmiyor.

Artık bu çocuk işini, Mulder’ın ablasının kaçırılma olayını falan halletsinler, bir el atsınlar bu konulara.

Demem şu ki, bu arkadaşlar ayrılmaz bir bütün. Mulder, Scully olmasa, uçan dairelerin, ışıkların yolunu gözlerdi. Scully ise Mulder olmasa, devlet memuru olurdu (biliyorsunuz kendisi doktor aslında ama aynı zamanda da teşkilattan). Mulder’in Scully’nin sarihliğine, Scully’nin de doğa üstü gerçekleri algılarken Mulder’ın rehberliğine ihtiyacı var.

İki ajan arasında daha dişi olarak nitelenen özelliklere sahip olan, duygusal, sezgisel ve dürtüsel karakteriyle Mulder. Scully ise metin, sabırlı, rasyonel ve net. Bununla birlikte X-Files dünyasında mutantlar, uzaylılar var. Olayları geleneksel yöntemlerle, akıl ve bilimle açıklamak tutuculuk olarak görülüyor. Çünkü, gerçek her zaman orada bir yerde.

Fenersiz çıkmam canım! Önce fener sonra ben.

Scully’nin gebelik vaziyetlerine gelecek olursak, burası çok sorunlu. Dizinin başında işinde gücünde çok ciddi bir kadın olarak gösterilen Scully, çocukların yanında elini kolunu nereye koyacağını bilemezken, ilerleyen sezonlarda anne oluyor. Bununla birlikte hiçbir zaman Scully’nin seks yaptığını göremiyoruz, işaretler ağırlıklı olarak çocuğun babasının Mulder olduğunu işaret etse de babanın kim olduğu net olarak ortaya konulmuyor. FBI’daki görevine devam eden Scully, oğlu William’ı koruyamayacağı kanaatine varınca, Wyoming’de bir çiftçi aileye evlatlık olarak veriyor.

X-Files, iki yalnız kahramanla bağ kurmamızı sağlayarak,  Amerikan devlet yapısını eleştiren, temelinde otoriteye güvensizlik fikri yatan ve komploları aydınlatmayı planlayan bir dizi. 90’lı yıllarda bu dünyanın kötüleri, iblisler, uzaylılar, mutantlardı. 2016 versiyonunda ise, 11 Eylül saldırılarından, UFO’lara, küresel ısınmadan, Ortadoğu’ya kimyasal silahlardan yeni dünya düzenine kadar uzanmayı planlıyorlar.

X-Files, 13 yıl sonra 25 Ocak gecesi ABD'de, 26 Ocak sabahın 06:00'sında da FoxCrime kanalında bizde ekranlara geri dönecek. Bu sefer yalnızca altı bölümden oluşan mini dizi bakalım eski heyecanını koruyacak mı? Yoksa tüm güzel anılar gibi tadında mı bırakmak lazım, hep beraber göreceğiz. Fenerimi buldum, bekliyorum.

YORUMLAR




DİĞER HABERLER