Var bir farkı ama tam bilemedim ben de.
Evlilik programlarıyla ilgili çoğunluk düşüncesi malum. Neşelenmek için izliyoruz, “tiplere gel,” diyoruz, “Sigortası var mı?” diye soran kadınla günlerce eğleniyoruz. Çünkü hepimiz çılgınca gerçek aşkı bulduğumuz, o stüdyodaki insanlar dışında herkes birbiriyle saf temiz duygularla evlendiği ve orada evlenen insanlar hariç kimsenin boşanmadığı, kimsenin birbirini dolandırmadığı, kimsenin kimseye fiske vurmadığı Finlandiyalı hayatlar yaşıyoruz. Onların yerinde olmadığımız için şükrediyoruz içten içe.
Ben kendim şahsen evlenmiş bir insan değilim ve bir evlilik programına da çıkmayı düşünmem (talibim çıkmaz, bir kişi bile aramaz locada yıllanırım korkusundan da olabilir tabii bu), ama çıkan insanları anlamaktır aslında bir yerde niyetim, bir de Esra Erol’a hakkını vermek. Dünyanın en fantastik kanalı Flash TV’de başlayan, üstelik manasızlaşmaya ve parodi haline gelmeye bu kadar yakın bir programı yıllardır bir şekilde makul olmayı başararak sunmak, herkesin üstesinden gelebileceği bir durum değil çünkü. Nitekim, öyle olmadığını, kendisinin taklidi olan bir sürü programın çoktan yayından kaldırılmasından da anlayabiliriz.
Stüdyodaki o bin çeşit insanı idare ederken hem samimiyetinden şüphe uyandırmamak ama hem de onlarla mesafeli olmak, konuların çirkinleşeceğini ve zaman zaman belki +18 hale geleceğini canlı yayında saniyeler öncesinde kestirip mevzuyu dağıtmak, bazen sonsuza uzayan o ayrılma öykülerini toparlamak ciddi manada zor mesela bence. Locadaki (bu loca lafı da programı izlemeden saçma geliyor aslında ama, talip bekleyen insanların her gün oturduğu yer tercümesi) insanlarla arkadaş değil ama onları tanıyor, dertlerini biliyor, geçmişlerini hatırlıyor ve bir şekilde onlara sahip çıktığına inandırıyor. Elbette çıkmıyor, ama önemli olan bizim buna inanmamız. Hande Ataizi bile evlilik programı sunmuştu bir vakitler ve ne yaparsa yapsın oradaki insanlara aslında şaşırıyormuş gibi olmaktan kurtulamamıştı misal. Oyuncu olmak da yetmiyorsa işte demek.
Hande sen hayırdır ya?
Programı sırf bir evlilik programı değil de, karakterleri artık teker teker tanıdığımız bir dizi haline getirmek de onun başarısı, çünkü başka programlarda olmadı bu. Kendi nikahını da getirip canlı yayında kıyacak kadar formatına sahip çıkan bir insandan bahsediyoruz nihayetinde. Çokça taklitleri yapılan bir programdır ya bu, müzik eşliğinde bir ağlar bir oynar taklidi yaparlar ve çok güleriz. Evet komik, ama işte Esra Erol’da farklı bir şuurlu duruş var ve bence sadece evlilik programı değil, başka herhangi bir canlı yayın işine girmeyi planlayan kim varsa oturup izlemeli en az iki bölüm. Tarihin Arka Odası filan değilse tabii program. Evlilik programlarını teşvik edelim, hep onları izleyelim demiyorum tabi ama bu kadında bir numara var, ekran ışığı denen şey hakikaten varsa onun üzerinde parıl parıl parlıyor. Tespitim budur, dest-i izdivaçlar dilerim.