“Burjuvazi, aile ilişkilerinin yürek titreten duygu dolu peçesini yırtmış ve onu düz para ilişkisine indirgemiştir.” *
“Zenginin malı züğürdün çenesini yorar” diye bir laf var, büyüklerimiz kuşkusuz çok da haklılar ama bir züğürt olarak kendime mani olamıyorum. İki yakamızı zor bir araya getirmeye çalıştığımız, ülkece battığımız bu zamanlarda bayram tatilinde n’apıyorum peki? Koştura koştura gidip Murdochlara, Trumplara benzeyen bir ailenin hikâyesini anlatan HBO dizisi Succession izliyorum.
Dünya çapında güçlü ve zengin Roy ailesinin hikâyesinin anlatıldığı Succession’da şöyle bir akış var, yaşlı holding patronu Logan (Brian Cox) hastalanır, çocukları yönetimi ele geçirmek için türlü üçkâğıtlar yapar ve birbirine düşer. Hastalık haberi yayılınca hisseler değer kaybeder, yönetim durumu kurtarmaya çalışır. Logan’ın hastalığı sırasında ise oğlu Kendall (Jeremy Strong) yönetimi geçici olarak devralır ve hisselerin düşmesiyle tetiklenen üç milyar dolarlık borçla başa çıkmaya çalışır. Hikâye gayet tanıdık gördüğünüz gibi, Murdoch, Redstone bizdeki Doğan, Ilıcak ailesi gibi bir şeyler.
Tüm hayatınız boyunca dişinizi tırnağınıza taktınız deliler gibi çalıştınız ve sonunda istediğiniz başarıyı elde ettiniz diyelim. Ama 300 yaşına kadar yaşasanız bile bir gün öleceksiniz. Öldükten sonra ise eserinizin yaşamasını istiyorsunuz – bu insani olmakla birlikte tabii aynı zamanda megalomanca bir durum. İşte tuvaletin yerini bulamayıp halının üzerine işeyecek kadar güçten düşmesine rağmen bir türlü kontrolü elden bırakmayan, üçüncü karısının yardımıyla yürüyebilen Logan böyle bir adam. Medya ve eğlence alanında faaliyet gösteren bir şirketler topluluğunun kurucusu olan Logan Roy, artık hasta ve yorgun olmasına karşın yine de yönetimi elden bırakmamakta, veliahtımı bulacağım diye çocuklarını birbirine düşürmektedir.
Ailenin diğer fertlerine bakalım: En büyük oğlan vakıfla makıfla uğraşıp, organik bir çiftlikte yaşayan, çok önemli fikirleri olduğunu düşünen ve hiçbir işe yaramayan Connor (Alan Ruck), aile işlerine bulaşmak istemediği için politika alanında çalışan Shiv (Sarah Snook) ve dünya umurunda olmayan playboy Roman (Kieran Culkin). Bunlar öyle tipler ki mesela ailecek softball oynuyorlar, Roman orada bulunan bahçıvanın oğlunu da oyuna dahil edip eğer sayı yaparsa bir milyon dolarlık bir çek vereceğini söylüyor. Çocuk kan ter içinde koşuyor, ediyor, neredeyse başarıyor derken kıl payıyla kaçırıyor. Bunun üzerine Roman çeki yırtıp çocuğun suratına atıyor. Böyle kalpsiz, ayarsız, sosyal hassasiyeti sıfır biri. Kendall ise işyerinde ona buna sinkaflı laflar edip duruyor ama tüm maçoluk kompleksinin altında kırılgan bir ruhu olan, rehabilitasyondan çok yakın zamanda çıkmış kendini kapitalizmin fırtınalı denizine atıp çırpınıp duran bir kayıp çocuk.
Para ve iş dünyası televizyonda her zaman çok sevilen bir konu. Ewinglerden, Carringtonlara, Ziyagillerden, Kartallar Yüksek Uçar’ın Karabulut Ailesi’ne kadar. Son yıllarda da Billions’dan Silicon Valley’e, Trust’a kadar zengin insanların daha da zenginleşmesini anlatan hikâyeleri severek izliyor, kurumsal devler hiç de kurumsal davranmadıkları zaman zevkten ölüyoruz.
Bununla birlikte Succession’daki bir çok konuyu bugün haberlerde görmek mümkün; patronun hastalığını kamuoyuna nasıl yansıtacaklarına karar vermeleri ya da aracı bir firmaya gidip borç alınması bunun karşılığında hisselerin teminat olarak gösterilmesi gibi. Kendall da babasının bıraktığı üç milyarlık borcu kapatmanın yolunu benzer bir şekilde arıyor, önce koşulları yeniden müzakere etmek için bankerleri arıyor. Biz seyirciler, cam bir ofisten yaptığı telefon konuşması sırasında ekrandan hisselerin düştüğünü görüyoruz. Banker ise parasını istiyor. Neticede Kendall, kurtuluşu özel sermayede görüyor ki, bu daha sonra çok daha büyük bir sorun olarak başını ağrıtıyor.
Succession’da kazık kadar olmuş ama bir işi bile halledemeyen yetersiz çocuklar, aileden bir şeyler tırtıklamayı uman aşağılık bir damat, kendine masa başı bir iş kapmaya çalışan dalkavuk bir yeğen, kocayı kafa kola almış ve çocuklara zırnık koklatmayacak bir üvey anne, çocukların arasında koltuk kavgası ve tabii ki zalimin zulmü bol miktarda var. Karakterlerin hepsi birbirinden rezil insanlar, bizler bunların belki hiçbirine benzemiyoruz ama ilginç bir şekilde onlara şefkat duyabiliyoruz. Çünkü tüm berbat yönlerine rağmen aslında hepsi sevilmeyi ve anlaşılmayı isteyen insanlar.
Roy ailesinin serveti ve gücü sonsuz gibi görünse de en temelinde onlar da fakir, yalnız ve güçsüz olmaktan deli gibi korkuyorlar. Belki de bir daha küstah bir zengine baktığınızda bir yandan küfrederken diğer yandan onun da geceleri kan ter içinde uyuyamadığını, çoğu zaman rahat bir nefes bile alamadığını hayal eder, bir nebze olsun kalbinizi soğutabilirsiniz.
*Komünist Manifesto - Karl Marx, Friedrich Engels
** HBO dizisi Succession ABD'yle eş zamanlı olarak beIN Series Drama kanalında yayınlandı, şimdi tüm bölümleri beIN Connect'de.
DEFNE AKMAN